tuğba gürçağ yarız


Çocuklarda Paylaşma

“Benim, alamazsın.” “Oyuncağımı geri ver.” “O benim annem, anne onu öpme.” Çocukların kimi zaman en sevdiği kırmızı oyuncak arabası için, kimi zaman annesinin aldığı çikolata için, kimi zaman da babası için bu gibi cümleleri kullandığına hepimiz şahit olmuşuzdur.

Bebeklik döneminden çocukluk dönemine geçmeye başlayan çocukların yaşarak öğrenmesi gereken çok fazla şey ve atlaması gereken birçok gelişim basamağı vardır. Bu gelişim sadece boyun uzaması veya kilo almak gibi fiziksel gelişimi içermemektedir. Çocuklar her dönemde psikolojik olarak da büyümektedirler. Özellikle çocukların, annelerinden ayrışarak bireyselleşmeye başladıkları dönem; psikolojik olarak büyüme konusunun en güzel örneklerinden biridir. Bu dönemde annesinden ayrı bir birey olduğunu fark eden çocuk, kendi başına yapabildiklerini de yavaş yavaş fark etmeye başlar. Önce emekleyen, sonra ayakları üzerinde durmayı becerirken yetişkinlerin elinden tutarak yürümeye başlayan ve en sonunda kendi ayakları üzerinde durarak desteksiz yürümeyi başarabilen çocuk, tek başına bir şeyleri başarabildiğini yaşayarak öğrenmiş olur. Farklı bir kişiliği olduğunu ve kendi başına bir şeyleri başarabildiğini anlayan çocuğun bir sonraki görevi de kendisine ait olan şeyleri fark etmektir. Kendine ait odasında kendi yatağında uyuyan çocuk, yine kendi odasında kendi oyuncakları ile oynayabilmektedir. Kendi seçtiği kıyafetleri giymek isteyen çocuk büyüdükçe kendi istediği kıyafetlerin alınmasını talep etmeye başlayacaktır. İşte bu dönem 2-3 yaşlarına denk gelmektedir. Bu dönemin en belirgin özelliği çocukların “benmerkezcilik” özelliklerinin doruk noktasına çıkmasıdır. Bu dönemdeki çocuklar sadece kendi isteklerinin gerçekleştirilmesi konusunda talepkardırlar. Çevrelerindeki diğer kişilerin de bir şeyler isteyeceği, onların da bazı beklentileri olabileceği konusunda bir farkındalığa sahip değillerdir. Onlar için varsa yoksa kendileri ve kendi istekleridir önemli olan.

İşte tam bu noktada özellikle anne-babaların yaşamakta ve çözmekte çok zorlandıkları bir durum ortaya çıkar: “paylaşmak”. Bu yaş dönemindeki çocuklar sahip oldukları hiçbir nesneyi diğerleri ile paylaşmak istemezler. Çünkü “ben ve benim” kelimeleri bu yaş grubundaki çocukların en sık kullandığı kelimedir. Bir taraftan kendini, anne ve babasını, çevresini kendi istekleri doğrultusunda kontrol etmeyi ve yönetmeyi öğrenen çocuk, kendinin olan her şeyin kendi kontrolü altında olduğunu fark eder. Bu nedenle de hiçbir eşyasını kimseyle paylaşmak istemez. Çünkü o çikolata, o oyuncak onundur. Eğer verirse geri gelip gelmeyeceklerini bilmiyordur çikolatasının ve oyuncaklarının.  Tam da kontrolü yeni yeni eline almaya başlamışken kaybedebilme kaygısını yaşayan çocuk, hiçbir şeyini paylaşmayı tercih etmeyecektir. Bu sayede kendi kontrolü ve otoritesi devam etmiş olabilecektir.

Kişiliklerin temellerinin atıldığı ve gelişim açısından temel taşlardan biri olan bu yaş dönemi, ebeveynler için çocuklarına nasıl yaklaşacaklarını belirlemek adına zor bir dönem olabilmektedir. Misafir olarak gidilen bir arkadaşlarının evinde, çocuklarının orada beğendiği bir bebeği alıp kendi oyuncağı gibi davranması ve kendi evine götürmek istemesi veya oradaki diğer çocuklar ile kendi oyuncak arabalarını paylaşmayıp hepsini kucağında taşıması ve arabalarını çocuklardan kaçırması gibi yaşantılar, ebeveynleri zor durumda bırakabilmekte ve ebeveynler ne yapacaklarını şaşırabilmektedirler.

Burada ebeveynlerin izlemesi gereken en önemli yol; çocuklarına model olmaktır. Tıpkı çocuklarımızın sergilemelerini beklediğimiz her davranışta olduğu gibi, paylaşmayı öğrenmeleri için de onlara model olmak biz yetişkinlerin görevidir. Kendimizin yapmadığı bir davranışı çocuklarımızın sergilemesini beklememeliyiz. O nedenle ilk önce çocuklarımıza görsel olarak model olmalıyız. Anne-baba olarak kendi eşyalarımızı paylaşmakla bu işe başlayabiliriz. Ancak aldığımız eşyaları mutlaka geri vermeliyiz ki çocuğumuz vereceği oyuncaklarının geri geleceğini öğrenebilsin. Buna ilk olarak çocuğunuzla oynayacağınız nesne saklama oyunlarını verebiliriz. Saklanan bir nesneyi bulan çocuk, o nesnenin gittiğini ve geri geldiğini yaşayarak öğrenecektir. Bunu öğrenen çocuk oyun oynarken arkadaşına verdiği oyuncak ayısını geri alacağını da yavaş yavaş öğrenecektir.

Bazı çocuklar, anne ve babalarını özellikle kendi yaşıtları ile paylaşmayı pek tercih etmezler. Anne-babalarının başka çocuklar ile ilgilenmesini, onlarla oyun oynamasını hiç sevmeyen çocuklar vardır. Annesi arkadaşı ile sohbet ederken birden sohbetin ortasına giren, annesi ve arkadaşının ortasına oturup sohbeti başka bir konuya çeken çocukları sık sık görebiliriz. Bu tip durumlarda kontrol yetişkinde olmalıdır. Çocuğa anlaşıldığını hissettirmek, onunla ilgilenilmesini istediğini söyleyerek empatik bir yaklaşımda bulunmak, ancak bunu belli bir süre sonra yapacağımızı söyleyerek bu durumlar karşısındaki tutumumuzu sergilemek, çocuğumuzun hem kendinin ve duygularının anlaşıldığını hissetmesi hem de var olan durumun düzenlenebilmesi adına önemli bir yoldur.

Peki ya kardeşler? Birçok aile çocuğunun tek başına büyümemesi ve paylaşmayı öğrenmesi adına 2 ya da 3 çocuk sahibi olmayı tercih edebilmektedir. Özellikle tek başına büyüyen çocukların paylaşımlarının daha az olduğunun düşünüldüğü günümüz toplumunda, kardeşleri ile birlikte büyüyen, aynı oyuncaklar ile birlikte oynayan, aynı kıyafetleri giyen çocukların paylaşmayı daha erken yaşlarda öğrendikleri görülmektedir. Tek çocuklar ise oyun grupların veya yuvalara başladıkları zaman paylaşım ile ilgili yaşantılar ile ilk olarak oyuncaklar aracılığı ile karşılaşmakta ve paylaşmayı buralarda öğrenmektedirler.

Anne-babalara öneriler:

• Anne-babalar olarak çocuklarımıza model olmak: Paylaşma, doğuştan öğrenilen bir yaşantı olmadığı için çocuklarımıza ilk biz model olarak paylaşım örnekleri sergilemeliyiz. Örneğin; yediğimiz bir çikolatayı ikiye bölerek yemek, okuduğumuz gazeteyi birbirimize vererek değiştirmek ve sonrasında geri almak gibi. 

• Paylaşmak istemeyen çocuğumuzu zorlamamak: Çocuklar paylaşmak istemiyorsa bu davranışı onlara zorlayarak kazandıramayız. Bu yaklaşım gerçek bir davranış edinme yolu değildir. Ayrıca hepimizin sadece bize ait olan özel eşyalarımız olabilir.  Bu, çocuklarımız için de geçerli olabilir. O nedenle başlangıç olarak kendi istedikleri eşyalarını paylaşmaları konusunda çocuklarımız teşvik etmek ve paylaşım sonrasında çocuklarımızı sözel olarak ödüllendirmek “Bravo sana, arkadaşın ile oyuncağını ne güzel paylaştın, süpersin.”, bu davranışın içselleştirilmesine destek olacaktır.

• Beklentilerimizi belirlemek ve empati kurmayı geliştirmek: 3 yaşındaki bir çocuktan hemen oyuncağını paylaşmasını beklemek ile 5 yaşındaki bir ç.ocuktan bunu beklemek arasında çok fark vardır. Çünkü 3 yaşındaki bir çocuğun farkındalık düzeyi işle 5 yaş çocuğununki farklıdır. Paylaşım davranışının gelişebilmesi için, ilk önce empati kurabilme becerisinin gelişmesi gerekmektedir. Empati, yani kendimizi karşımızdaki kişinin yerine koyarak onun ne hissedebileceğini anlama becerisi 5-6 yaş itibari ile gelişebilmektedir. Bu nedenle 3 yaşındaki bir çocuk bir oyuncağını paylaştığında hem kendisinin hem de karşı tarafın ne hissettiği konusuna çok odaklanmaz. Ancak 5 yaş itibariyle çocuklar bu durumu daha rahat kavrayabilirler. Ebeveynler, çocuklarını duygularını ifade etmek ve karşı tarafın ne hissedebileceğini düşündürmek konusunda çocuklarına hem model olmalı hem de çocuklarını buna teşvik etmelidirler.

• Daha sık sosyal ortamlara girmek: yaşıtları ile daha fazla sosyal ortamlarda bir araya gelen çocukların paylaşım becerisi, girmeyenlere oranlara daha çabuk gelişecektir. Bu nedenle parka gitmek, bahçeye çıkmak, oyun gruplarına katılmak, yuvaya gitmek gibi çocukların yaşıtları ile zaman geçirebileceği ortamlara girmelerini sağlamak çok gereklidir. Çünkü çocuklar en iyi yaşayarak ve yaşıtları ile vakit geçirerek davranışları öğrenir ve içselleştirirler.

• Paylaşmak istemiyorsa yol göstermek: bazı çocuklar hiçbir şeylerini paylaşmaya yanaşmayabilirler. Burada ihtiyaç duydukları şey, kontrolün kendilerinde olduğunu bilmektir. Tek bir oyuncağını vermek yerine iki oyuncağından hangisini vermek istediğini çocuğunuza sorarak onu paylaşımlarını arttırması konusunda yönlendirebilirsiniz. “Hangi oyuncağını arkadaşın ile paylaşmak istersin? Böylece birlikte oynayabilirsiniz.” diyerek çocuğunuzu destekleyebilirsiniz.

• Paylaşım sonrası çocuğumuzu ödüllendirmek: oyuncağını, çikolatasını bir arkadaşı ile paylaşan çocuğumuzu sözel ödüller ile motive ederek hem davranışın öğrenilmesini hem de pekişmesini sağlayabilirsiniz. “Harikasın, boyalarını ne güzel paylaştın arkadaşınla, bu davranışına bayıldım.” gibi. Bu övgüyü duyan çocuk hem mutlu olacak hem de doğru bir davranış sergilediğini fark ederek paylaşmanın önemini anlayacaktır.

• Çocuğunuz ile oyun oynarken paylaşmayı vurgulayın: gün içerisinde çocuğunuz ile oynarken oyuncakları, boyaları paylaşarak oyunu sürdürün. Oynadığınız arabaları değiş-tokuş yaparak yarıştırın. Böylece hem çocuğunuza model olun hem de paylaşımı yaşantılamasına fırsat verin.

• Çocuğunuzun yerine siz paylaşmayın: çocuğunuzun elinde tuttuğu bebeği isteyen diğer çocuğa, bebeği çocuğunuzun elinden çekerek alıp veren taraf siz olmayın. Bu tip durumlarda çocuğunuzu paylaşması konusunda zorlamak yerine onu sözel olarak desteklemek daha etkili bir yoldur. Çünkü eğer siz onun yerine yaparsanız, bu davranışı öğrenemez. Bunun yerine ne yapabileceğini sorarak çocuğunuzu yönlendirin ve doğru davranışı bulduğu zaman onu överek ödüllendirin.

• Eğer hiçbir yol işe yaramıyorsa, bu durum duygusal bir sıkıntının habercisi de olabilir. Özellikle 6 yaşını geçmiş çocuklar paylaşmaya hiç yanaşmıyor ve bu konuya çok tepkili iseler; bu noktada bir uzmana danışmakta fayda vardır.