Anne ve Babalar Soru-Cevap
      Fiziksel Ceza - Annenin Suçluluk Duygusu

      5 yaşındaki kızımın ellerine ve poposuna birkaç defa vurmuştum. Bunun ardından çok büyük bir suçluluk duygusu yaşadım. Daha sonra da çocuğum bunu bana karşı kullandı. Benim kötü bir anne olduğumu söyledi. Zaman zaman kendimi kontrol etmekte güçlük çekiyorum. Ne önerirsiniz?

      Birçok anne-baba istemeden çocuğuna karşı fiziksel ceza uyguluyor ve genellikle de ardından suçluluk duyguları geliyor. Kendimizi nasıl kontrol edebiliriz sorusunun yanıtı ne yazık ki çok kısa ve basit değil. Ancak öncelikle çocuğunuzun hangi davranışlarının hangi durumlarda sizi rahatsız ettiğini ve kontrolünüzü kaybetme noktasına getirdiğini belirlemekle ise başlamalısınız. Böylece çocuğunuza hangi konularda nasıl kural ve sınır koyacağınızı da daha kolay belirleyebilirsiniz. Sizi rahatsız eden durumları genellikle başından öngörebilirsiniz. Bazı davranışlar çok artmadan baştan çocuğu uyarmak ve engellemek problemin büyümesine engel olabiliyor. Sabretmek ve beklemek sizin gerginliğinizi arttırabilir ve sonrasında hiç istemediğiniz bir tepki verebilirsiniz. Bunun yerine baştan davranışı engellemek daha etkili olacaktır. Çocuğunuzun size ?kötü bir anne? olduğunuzu söylemesi siz de böyle hissettiğiniz için sizi çok etkilemiş olabilir. Bu davranışınız tek başına elbette sizi kötü bir anne yapmaz. Benzer bir problem yaşandığında sizin başka bir çözüm metodu bulmanız hem sizin kendinizle ilgili algınızı hem de çocuğunuzun sizinle ilgili algısını değiştirecektir. Çocuğunuzun kuralları ve sınırları net olarak bilmesi, hangi davranışının pekiştirileceğini, hangisinin istenmeyeceğini ve kabul görmeyeceğini bilmesi gerekmektedir. Belirlenmiş kurallar anne-çocuk ilişkisinin de kalitesini arttırmaktadır.

      Aşırı İlgi- Fiziksel Ceza- Annenin Suçluluk Duygusu / Disiplin Sorunları / Sınır Koymak / Hamilelik Döneminde Depresyon

      17 yıldan sonra sahip olduğumuz kızımıza aşırı ilgi gösterdiğimiz için, dediği yapılmayınca ağlama krizine giriyor. Kimi zaman kendisine fiziksel zarar veriyor. Sinirli olduğum zamanlar ben de onu hırpalıyorum. Vicdan azabı çekiyorum ve bunun yararını da görmüyorum. Ayrıca kızınca vurma huyu da var. Sakin yaklaşıp büyümesini mi beklemeliyiz, yoksa bir uzmana mı gitmeliyiz? Hamilelikte 7,5 aydan sonra depresyon geçirip sürekli ağladım. Bunlara, ben mi neden oldum acaba, yoksa genetik olarak bizden mi kaynaklanıyor?

      Çocukların isteklerinin yapılmaması durumunda aşırı reaksiyon vermeleri çok sık rastlanan bir durumdur. Özellikle sizin de belirttiğiniz gibi sürekli ilgi merkezi olan ve ihtiyaçlarını geciktirmeyi öğrenememiş, istekleri istediği gibi istediği anda yerine getirilen, sınır koyulmayan, kural öğretilemeyen, otokontrol geliştirememiş çocuklarda ağlama krizleri gibi tepkilere daha sık rastlanmaktadır. Çocuklar bebeklikten itibaren dürtüsel olarak birçok talepte bulunuyorlar. Başlangıçta bu talepler açlık, temizlik ihtiyacı, uyku ihtiyacı vb gibi temel ihtiyaçlarla ilgili iken yavaş yavaş dış dünyaya ilişkin ihtiyaçlar da ifade edilmeye başlanır. Çocuk özellikle ilk 3 yılda benmerkezcilik özelliğini sürdürdüğü için gördüğü, fark ettiği her şeye sahip olmak ister. Bu sırada anne-babanın çocuğa bazı uygun sınırlamalar getirmesi çok önemlidir. Çocuk bazı isteklerinin kabul edildiğini ama bazılarının da kabul edilmez ve uygunsuz olduğunu bizim geri bildirimlerimizde öğrenmeye başlar. Ancak yerli yersiz sadece çocuk istiyor diye her türlü talebin karşılandığı ve sınırlılıkların hiç yaşatılmadığı durumlarda bir süre sonra çocuk neyi istemesi neyi istememesi gerektiğini öğrenemeyeceği için isteklerinin sınırlarını da genişletmektedir. Ve daha önce engellenmediği için taleplerine hayır dendiğinde büyük bir hayal kırıklığı yaşayarak tepki gösterecek, daha fazla ağlayacak daha fazla davranış sorunları gösterecektir. Bu durumda anne-babanın da toleransı azalmaya başlar. İster istemez anne-baba da kızgınlık yaşar ve sonunda yerinde ve zamanında uygun sınırlama getirilemediği için anne-babalar belki de daha gereksiz bir durumda daha fazla tepki verirler. Bu büyük bir kızgınlığa hatta hırpalamaya kadar varabilir. Bunun yerine her konuda belirli sınırlar koymak ve bu sınırların tutarlılıkla uygulanması tercih edilmeli. Birçok konuda ?hayır?ın varlığını öğrenen bir çocuk yavaş yavaş uygun olan ile olmayanı birbirinden ayırmaya başlayacaktır ve daha az konuda sorun yaşanacaktır. Kendisine zarar verme ve karşısındaki kişiye vurma da aslında bebeklik dürtüselliğinin bir uzantısıdır. İsteklerinin engellenmesi tahammül göstermeyi öğrenememiş çocuklar daha agresif bir tutum içine girmektedirler. Burada sizin tutumunuz onun kendisine de başkasına da zarar verici şekilde davranmasına engel olmak olmalı. Tutarak sakinleştirerek, bunun uygun olmadığını belli etmelisiniz. Bunun yerine de daha istediğiniz gibi davrandığında, örneğin isteğini uygun bir şekilde ifade ettiğinde de bunun güzel ve istenen bir davranış olduğunu vurgulamalı onu ödüllendirmelisiniz. Birçok anne hamilelik sırasında ve sonrasında depresyon geçirebiliyor. Bu durum elbette çocuğunuzla ilişkinizde sıkıntılar yaşamanıza neden olmuş olabilir. Ancak bugünkü durumu tek başına açıklayacak bir neden gibi görünmüyor. Çünkü depresif duygular yaşandığında annenin kendine dönmesi çocukla ilişkinin azalmasına neden olabilir, sonuçta çocuk ihmal edilebilir. Siz daha çok aşırı ilgiden söz ediyorsunuz. Ama tabi hamilelik sırasında yaşadığınız kaygı da çocuğunuzla ilgili kaygılarınızın artmasına ve bu nedenle onunla ilişkinizde daha koruyucu davranmanıza neden olmuş olabilir. Ancak bu noktadan sonra önemli olan çocuğunuzu yeniden disipline edebilmenizdir. Çünkü uygun disiplinle her çocuğum huzuru ve uyumu artabilmektedir.

      Fiziksel Ceza / Annenin Suçluluk Duygusu

      Normalde 6 yaşındaki oğluma karşı çok sevecenim, ancak geçen gün yaptığı bir davranıştan dolayı kendimi tutamayıp ona tokat attım, o gün onun bana çok kızdığını biliyorum. Ben de kendime çok kızdım ve kendimi çok suçlu hissediyorum. Bu suçluluk hissinden nasıl kurtulabilirim? Çok istediği pahalı bir oyuncak vardı. Bazen bu oyuncağı ona alırsam bu suçluluk duygusundan kurtulacağımı düşünüyorum. Bunu yapmam doğru olur mu?

      Her anne-babanın zaman zaman çocuklarıyla sürtüşmeler yaşaması doğaldır. Anne-babalar bebek doğduğu andan itibaren ona gösterdikleri sevgi, ilgi, anlayış ile onunla güvene dayalı bir ilişki kurabilirler. Çocuk yapılması ve yapılmaması gerekenleri anne-babadan aldığı olumlu ve olumsuz tepkiler aracılığı ile öğrenir. Çocukların olumsuz davranışları karşısında fiziksel şiddet kullanmanın olumsuz etkileri tüm anne-babalarca bilinen bir konudur. Ancak bazen istemeden şiddet kullanılmakta ve ardından da yoğun suçluluk duyguları hissedilmektedir. Böyle bir durumda çocuğunuzla duygularınız hakkında konuşmanızda yarar vardır. Eğer vurmak sık kullandığınız bir yöntem değilse, ardından duygularınızı ve pişmanlığınızı paylaşmanız çocukların bu sıkıntı veren durumu daha kolay atlatmalarına yardımcı olabilir. Kızgınlık olağan ve kabul edilebilir bir duygudur. Çocuğunuza bunu anlatmalısınız. Kızgınlık karşısında davranışınızı kontrol edemediğinizi, aslında sizi kızdıran şeyin ne olduğunu net olarak anlattığınızda çocuğunuz sizi anlayacaktır. Suçluluk duygunuzu yenmenin en kolay yolu benzer bir durumda problemi çözmek için başka bir disiplin yöntemi uygulayacağınızdan emin olmanız ve yeni yöntemler konusunda kendinizi eğitmenizdir. Böyle bir davranışın ardından çocuğa fazla toleranslı olmak, ihtiyacından fazla olan isteklerini karşılamak çocuğun genel anlamda disipline olmasını zorlaştıran ve uyumunu bozan bir tutumdur. Bunun yerine dengeli ve tutarlı bir disiplin uygulamak, çocuğunuzun size olan güvenini yeniden yapılandırmak adına önemlidir.

      Disiplin / Kural - Sınır Koyma

      (Yuvaya) Uyum Sorunları / 2 yaş Dönemi Disiplin Sorunları

      2 yaşındaki oğlumun, anaokuluna başladıktan sonra huyu değişti. Sinirli ve kaprisli bir çocuk oldu. Elindeki her şeyi yere fırlatmaya başladı. Acaba gelişim özelliğinden dolayı mı böyle davranıyor yoksa yuvadaki arkadaşlarından mı etkileniyor? Ne yapmam gerekir, nasıl bir tutum içine girmeliyim?

      Çocukların yuva tarzında bir sosyal kuruma uyum sağlayabilmeleri için ortalama 36 aylarını doldurmuş olmaları gerekmektedir. 36 aylıktan daha küçük çocuklar genellikle sosyal bir ortama uyum sağlamakta, grubun bir parçası olmakta zorlanırlar ve anneden-evden bu kadar uzun süre ayrı olmak başka sıkıntıların oluşmasına neden olabilir. Çocuğunuzdaki bu davranış ve tutum değişikliği bu yeni ortamdaki uyum probleminin bir işareti olabilir. Bazen yuvada uyum problemi yokmuş gibi görünen çocuklar da yuvaya uyum problemleri yaşayabilirler; ama bunu başka şekillerde ifade edebilirler. Yine başka bir olasılık da sizden düzenli ve bu kadar uzun süreli ayrı kalmaya hazır olmaması olabilir. Çocuklar yaşadıkları sıkıntıları ve problemleri değişik şekillerde ifade edebilirler. Bu durumda zorunluluğunuz yoksa belki yuvaya başlangıcı bir süre daha ertelemeli ve çocuğunuzla düzenli ve keyifli vakit geçirmeye çalışmalısınız. Eğer zorunlu iseniz de hiç değilse yuvada kalma süresini kısaltmanızda fayda var. Örneğin; sadece oyun saatlerinde günde 2-3 saati geçmeyecek şekilde bir program yapabilirsiniz. Tabi bu programın ritmik ve düzenli olması da önemli. Her gün aynı saatte ve aynı sürede kalması önemli. Aksi halde uyumu daha da zor olacaktır. Her koşulda böyle bir dönemde sizin çocuğunuzla daha yakın ve yoğun ilişkide olmanız önemli. Bu yaş dönemi çocukların bebeklikten yavaş yavaş çıktıkları, dış dünyayı keşfetmeye başladıkları, ben ve başkaları ayırımını yapmaya başladıkları bir dönem. Ancak hala bebekliğe ait psikolojik özelliklerin de devam ettiği bir dönem. Çocuklar bu dönemde hem benmerkezci davranırlar hem de başka insanlarla başka çocuklarla bir arada olmak ve o ilişkileri keşfetmek isterler. Aslında disiplin adına en önemli dönem de 2 yaş sonrası dönemdir. Tutturma eğilimlerini uygun bir manevra ile yumuşatmak, sınır koymak, istediğiniz davranışları ödüllendirmek, istemediğiniz davranışları fazla vurgulamadan belki sadece ?hayır? demek ve hoşlanmadığınızı vurgulamak önemlidir. Atmak, kırmak gibi istemediğiniz bir şey yaptığında buna çok kızmak, bağırmak ya da gülmek yerine, bundan hoşlanmadığınızı söyleyip, bunun yerine ne yapmasını beklediğinizi açık bir şekilde ifade etmelisiniz. Çocukta disiplinin oluşması için bu önemli dönemde bir de yeni bir ortam olan, yeni kuralları olan yuva ortamı çocuk için psikolojik bir yük oluşturabilir. Bu nedenle çocuğun iyice birey olmaya hazır olduğu 3 yaş dönemine kadar tek bir kişinin ilgisine muhatap olacağı bir ortamda (anne ya da anne yerine geçebilecek bakım veren biri) olmasında ve bu ortamda disipline edilmesinde fayda vardır.

      Disiplin- Sınır Koyma / Küfür Kullanan Çocuklar

      6 yaşındaki oğlum, arkadaşlarından küfür öğreniyor. Bu konuda oğluma nasıl yaklaşmalıyım?

      Çocuklar duydukları, izledikleri şeyleri ister istemez taklit ediyorlar. Bu iyi bir öğrenme yolu çünkü. Büyük olasılıkla arkadaşlarından duyduğu küfürler televizyondan veya sinemadan da tanıdık olduğu küfürler. Dış dünyada küfür de ediliyor başka istemediğimiz şeyler de oluyor. Bunlardan tamamen soyutlamak elbette mümkün değil. Ancak biz elimizden geldiğince, özellikle televizyona, sınır getirmeliyiz. Bu sadece küfür öğrenmesi ile ilgili değil. Çocuklar, aynı zamanda şiddet, kötü tutum, uygun olmayan ilişki kurma biçimleri gibi birçok şeye televizyon aracılığıyla maruz kalabiliyorlar. Bunu önlemek için de televizyona sınır getirmek önemli. Bir başka önemli şey de bu tarz sözler karşısında nasıl bir tutum sergileyeceğimiz. Genellikle çocuklar bu kelimeleri, öğrendikleri ortamda, arkadaşlarıyla birlikteyken kullanırlar. Eğer sizin yanınızda ve başka insanlar varken de söylüyorlarsa sizin tutumunuz çok önemli. Söylediği anda utandırıp, kızıp aşağılamamak önemli. Aşırı tepki verdiğinizde çocuğun daha çok ilgisini çeken bir şeye dönüşebiliyor. Bunun yerine başlangıçta duymazlıktan gelmek gerekir. Tekrar ederse onunla baş başa olabileceğiniz bir ortamda bunu konuşabilirsiniz. Kelimenin anlamını bilip bilmediğini sorabilirsiniz. Bu kelimeyi bir kızgınlığa karşılık olarak kullandığını düşündüğünüzü kızgınlığını başka hangi kelime ile ifade edebileceğini konuşabilirsiniz. Siz sinirlendiğiniz zaman bunu nasıl ifade ettiğinizi anlatabilirsiniz. Onun da isterse bu yolu deneyebileceğini söyleyebilirsiniz. Söylediği şeyin etrafındaki kişileri güldüren ya da öfkelendiren bir şey olmadığını düşündüğünde genellikle bu kelime çocuğun sözcük dağarcığına kalıcı olarak yerleşmeyecektir. Ancak çok tepki verdiğinizde böyle bir risk vardır.

      Aşırı İlgi- Fiziksel Ceza- Annenin Suçluluk Duygusu / Disiplin Sorunları / Sınır Koymak / Hamilelik Döneminde Depresyon

      17 yıldan sonra sahip olduğumuz kızımıza aşırı ilgi gösterdiğimiz için, dediği yapılmayınca ağlama krizine giriyor. Kimi zaman kendisine fiziksel zarar veriyor. Sinirli olduğum zamanlar ben de onu hırpalıyorum. Vicdan azabı çekiyorum ve bunun yararını da görmüyorum. Ayrıca kızınca vurma huyu da var. Sakin yaklaşıp büyümesini mi beklemeliyiz, yoksa bir uzmana mı gitmeliyiz? Hamilelikte 7,5 aydan sonra depresyon geçirip sürekli ağladım. Bunlara, ben mi neden oldum acaba, yoksa genetik olarak bizden mi kaynaklanıyor?

      Çocukların isteklerinin yapılmaması durumunda aşırı reaksiyon vermeleri çok sık rastlanan bir durumdur. Özellikle sizin de belirttiğiniz gibi sürekli ilgi merkezi olan ve ihtiyaçlarını geciktirmeyi öğrenememiş, istekleri istediği gibi istediği anda yerine getirilen, sınır koyulmayan, kural öğretilemeyen, otokontrol geliştirememiş çocuklarda ağlama krizleri gibi tepkilere daha sık rastlanmaktadır. Çocuklar bebeklikten itibaren dürtüsel olarak birçok talepte bulunuyorlar. Başlangıçta bu talepler açlık, temizlik ihtiyacı, uyku ihtiyacı vb gibi temel ihtiyaçlarla ilgili iken yavaş yavaş dış dünyaya ilişkin ihtiyaçlar da ifade edilmeye başlanır. Çocuk özellikle ilk 3 yılda benmerkezcilik özelliğini sürdürdüğü için gördüğü, fark ettiği her şeye sahip olmak ister. Bu sırada anne-babanın çocuğa bazı uygun sınırlamalar getirmesi çok önemlidir. Çocuk bazı isteklerinin kabul edildiğini ama bazılarının da kabul edilmez ve uygunsuz olduğunu bizim geri bildirimlerimizde öğrenmeye başlar. Ancak yerli yersiz sadece çocuk istiyor diye her türlü talebin karşılandığı ve sınırlılıkların hiç yaşatılmadığı durumlarda bir süre sonra çocuk neyi istemesi neyi istememesi gerektiğini öğrenemeyeceği için isteklerinin sınırlarını da genişletmektedir. Ve daha önce engellenmediği için taleplerine hayır dendiğinde büyük bir hayal kırıklığı yaşayarak tepki gösterecek, daha fazla ağlayacak daha fazla davranış sorunları gösterecektir. Bu durumda anne-babanın da toleransı azalmaya başlar. İster istemez anne-baba da kızgınlık yaşar ve sonunda yerinde ve zamanında uygun sınırlama getirilemediği için anne-babalar belki de daha gereksiz bir durumda daha fazla tepki verirler. Bu büyük bir kızgınlığa hatta hırpalamaya kadar varabilir. Bunun yerine her konuda belirli sınırlar koymak ve bu sınırların tutarlılıkla uygulanması tercih edilmeli. Birçok konuda ?hayır?ın varlığını öğrenen bir çocuk yavaş yavaş uygun olan ile olmayanı birbirinden ayırmaya başlayacaktır ve daha az konuda sorun yaşanacaktır. Kendisine zarar verme ve karşısındaki kişiye vurma da aslında bebeklik dürtüselliğinin bir uzantısıdır. İsteklerinin engellenmesi tahammül göstermeyi öğrenememiş çocuklar daha agresif bir tutum içine girmektedirler. Burada sizin tutumunuz onun kendisine de başkasına da zarar verici şekilde davranmasına engel olmak olmalı. Tutarak sakinleştirerek, bunun uygun olmadığını belli etmelisiniz. Bunun yerine de daha istediğiniz gibi davrandığında, örneğin isteğini uygun bir şekilde ifade ettiğinde de bunun güzel ve istenen bir davranış olduğunu vurgulamalı onu ödüllendirmelisiniz. Birçok anne hamilelik sırasında ve sonrasında depresyon geçirebiliyor. Bu durum elbette çocuğunuzla ilişkinizde sıkıntılar yaşamanıza neden olmuş olabilir. Ancak bugünkü durumu tek başına açıklayacak bir neden gibi görünmüyor. Çünkü depresif duygular yaşandığında annenin kendine dönmesi çocukla ilişkinin azalmasına neden olabilir, sonuçta çocuk ihmal edilebilir. Siz daha çok aşırı ilgiden söz ediyorsunuz. Ama tabi hamilelik sırasında yaşadığınız kaygı da çocuğunuzla ilgili kaygılarınızın artmasına ve bu nedenle onunla ilişkinizde daha koruyucu davranmanıza neden olmuş olabilir. Ancak bu noktadan sonra önemli olan çocuğunuzu yeniden disipline edebilmenizdir. Çünkü uygun disiplinle her çocuğum huzuru ve uyumu artabilmektedir.

      Sınır, Kural Koymak - 1 Yaş Döneminde Disiplin

      Benim 1 yaşında bir kızım var. Ona bir şeyi yapıp yapmaması gerektiğini nasıl öğretmeliyim? Bunu yaparken onu sevmediğimi düşünmesinden çok ürküyorum.

      Bu yaştaki bebeklerin en önemli özellikleri dış dünya ile çok ilgili olmaları ve dolayısıyla her şeyi keşfetmek istemeleridir. İlgilerini çeken her şeye dokunmak ve sahip olmak isterler. Ancak henüz kendilerini koruyabilecek durumda değildirler ve bu nedenle de sınırlandırılmaya ihtiyaç duyarlar. Özellikle de yürümeye başlamış olan bebekler bu dönemde sürekli hareket halindedirler. Anne-babaların bu dönemde bebeklerin ilgisini değişik malzemelere çekebilmeleri mümkündür. Bir şeye dokunmaması gerektiğini öğretmek bu dönemde zor olabilir. Hatta dokunmaması gerektiği söylenen şeyin daha fazla ilgi çekeceği muhakkaktır. Bunun yerine ilgisini o anda başka bir konuya ya da başka bir şeye çekmek daha kolay olacaktır. Anne-baba çocuğun hangi davranışıyla ilgileniyorsa çocuk da o davranışı tekrarlar. Bu yaşta tam olarak ne yapıp ne yapmaması gerektiğini öğretmek mümkün olmamakla birlikte ilgisini istediğiniz şeye yönlendirebilirsiniz. Elbette basit ?hayır?lar da olmalıdır. Ancak tüm ilgimiz onun yapmaması gereken ?hayır? dediğimiz davranışlarına yönelirse, ister istemez çocuğun bu davranışları pekişecektir. Aksine bazı davranışları görmezden gelerek onu başka bir oyuna yönlendirmek gerekmektedir. Bebeklerin keyif alacakları aktiviteler yaratmak ve onları bu aktivitelerin içine çekmek oldukça kolaydır. Aynı şekilde ilgilendiği bir şeyden vazgeçirmenin de yolu budur. Çocuklar 2 yaşına kadar yeni bir aktivite ve oyun sunulduğunda bir önceki isteklerini unuturlar ya da vazgeçerler. Önemli olan ustalıkla onu başka bir tarafa yönlendirebilmektir. Bir önceki isteğinin neden ?hayır? olduğuyla uğraşmak yerine onu ortadan kaldırıp hemen başka bir alternatif sunmak bu yaşta çok etkili olacaktır. Böylece çocukta sevilmiyor olmak gibi bir olumsuz benlik algısı geliştirme riski de azalacaktır. Disiplinin daha bu yaşlarda başlaması gerektiği ve çocukların bu yaşlardan itibaren olumlu davranışlar geliştirebilecekleri unutulmamalıdır.

      Çocuklarda Disiplin / Çocuklara Kural ve Sınırları Öğretmek

      8 yaşındaki kızım çok şımarık büyüdü. Çoğu zaman onun şımarıklıklarını bastıramıyorum ve çileden çıkıyorum. Tam bu anlarda eşim kızımızın yanında sürekli "Bu çocuğa vurulmayacak" diyor, ama kızım istediği yapılmadığında, kızgın olduğunda bize vuruyor. Ne yapmalıyım?

      Çocuklar kendilerinden istenen ve istenmeyen davranışları bizim tutumuzla öğrenirler. Onayladığımız, desteklediğimiz davranışlar pekişir. Bu davranışının bizim tarafımızdan beğenildiğini bilen çocuk aynı davranışı tekrar etmek konusunda istekli olur. Aynı şekilde bizim tarafımızdan desteklenmeyen, onaylanmayan, kabul görmeyen davranışlar da bir süre sonra ortadan kalkar. Anne-baba olarak disiplin uygularken bu tutarlılığa dikkat etmeliyiz. Bir gün onayladığımız davranışı başka bir gün istemediğimiz bir davranış olarak gösterirsek çocuk yapması ve yapmaması gerekenleri öğrenemez. Öğrendiği şey eğer çok ısrar edersem (ağlarsam, tutturursam vb) istediğini yapabileceği ve bunun bir sorun yaratmayacağıdır. Ancak disiplin konusundaki en büyük zorluk çocukların kendi sınırlarını kendi başlarına öğrenememeleridir. Onlar her şeyi isteyebilirler. Onlara sınırları öğretecek olan anne-babalardır. Sınırları erken yaşta öğrenemeyen çocuklar biraz büyüdüklerinde muhakemelerinin de gelişmesiyle daha sınırsız istekler talep edebilirler. Zamanında çocuklarının istek ve davranışlarını sınırlandırmayan anne-babalar bu noktada çok zorluk çekebilirler. Bu durum anne-babanın da çok kızgınlık duymasına ve bu nedenle uygun olmayan ceza yöntemleri kullanmasına neden olabilir. Bu nedenle önce çocukların sınırlara ve disipline ihtiyaç duydukları konusunda anne-babanın görüş birliği içinde olması gerekmektedir. Ardından tutarlı bir şekilde sınırların öğretilmesi, ne zaman neleri yapabileceği, neleri yapamayacağının anlatılması gerekmektedir. Burada cezadan çok ödül prensibi etkilidir. İstediğiniz davranışları sözel olarak ödüllendirmek, istemediğiniz davranışı cezalandırmaktan çok daha etkili bir öğretme yöntemidir. Ayrıca çocukların saldırgan tavırları ?özellikle anne-babaya vurmak veya başka çocuklara vurmak gibi- kesinlikle engellenmelidir. Karşılığında ona aynı şeyi yapmak yerine vurmaya çalıştığında elini tutmak ve bunun yerine neye kızdığı konusunda konuşmak daha etkili olacaktır.

      Çocuk Yetiştirme - Çocuklarda Disiplin / Çocuklara Kural ve Sınırları Öğretmek

      5 yaşında bir oğlum var. Eşimle çocuk yetiştirme konusunda çok farklı fikirlerdeyiz. Eşim çocuğumuzu hemen her konuda serbest bırakmak istiyor, bense ona belli bir disiplin uygulamaya çalışıyorum. Bu konuda sürekli çatışma halindeyiz. Çoğu zaman bu durum çocuğa da yansıyor. Çocuk da tabii babasını dinliyor ve beni kaale almıyor. Aramızdaki bu anlaşmazlığı gidermemiz için neler önerirsiniz?

      Eşinizle aranızda söz birliği oluşturabilmeniz için öncelikle disiplin ve çocuk yetiştirme konusunda bazı kitaplar okumanız ve buradaki bilimsel bilgilerin doğruluğu konusunda hem fikir olmanız işe yarayabilir. Çünkü sizin çocuğunuzla ilgili uygulayacağınız yöntemlerin sadece siz istediğiniz için uygulanmayacağını bunların bilimsel bir temeli olduğunu bilmek genellikle babaların tutumunu olumlu yönde etkilemektedir. Her konuda serbest bırakmak genellikle çocuğun gelişim dürtülerini engellemek kaygısıyla ortaya çıkan bir tutumdur. Çocuklar, (özellikle de 5 yaşındaki bir çocuk) dış dünya ve kendi iç dünyası arasındaki dengeyi sağlayamamış olabilirler. Dürtüleri onlara birçok şeye sahip olmaları gerektiğini söyler. Dürtüseldirler, birçok şeyi yapmak, denemek, ellemek, kontrol etmek isteyebilirler. Dürtü kontrolü oluşana dek bu kontrolü kazandıracak olan anne-babadır. Bu yaşlarda dürtülerini kontrol etmeyi öğrenemeyen çocuklar sosyalleşme aşamasında ciddi sorunlar yaşayabilirler. Özellikle de okul ortamında paylaşmak, kurala uymak, beklemek konusunda ciddi zorluklar yaşarlar. Burada eşinizin de kaygılarını dinlemeli, neden çocuğunuza sınırsız özgürlük vermek istediği üzerine konuşmalı ardından da bilimsel olarak bu tutumun çocuğunuza nasıl zarar verebileceği üzerine konuşmalısınız. Hatta gerekirse bir uzmandan yardım almanız uygun olabilir. Çünkü eşiniz bu tutumunu çocuğunuz için iyi olacağı düşüncesiyle sürdürmektedir. Bunun böyle olmadığını fark etmek değişmesine neden olacaktır.
      Çalışan bir anneyim. 2.5 yaşındaki oğlum geceleri diş gıcırdatıyor. Bu problemin nedeni psikolojik mi? Ne yapmam gerekiyor?

      Geceleri diş gıcırdatma çocuklarda sıklıkla rastlanan bir problem. Bu problemin nedeni psikolojik de olabilir, fiziksel de olabilir. Öncelikle çocuk hekiminizin çocuğunuzun genel sağlığını düzenli olarak takip etmesi bu nedenle önemli. Çünkü örneğin; bağırsak parazitlerinin de böyle bir probleme neden olabileceği biliniyor. Ayrıca bir diş hekimiyle görüşülüp çocuğunuzun diş yapısının, çene gelişiminin değerlendirilmesi gerekebilir. Psikolojik olarak değerlendirildiğinde diş gıcırdatma çocukların yaşadıkları birçok kaygı, sıkıntı ve üzüntünün bir dışa vurumu olarak değerlendirilebilir. Öncelikle tüm psikolojik kaynaklı sıkıntılarda olduğu gibi bu problemin ne zaman başladığı nasıl bir sıklıkta sürdüğü, hangi durumlarda yoğunluğunun arttığı gözlenmelidir. Aynı şekilde azaldığı durumların da gözlenmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra çocuğunuzun gündüz oyun sırasında ve sizlerle ilişkisi sırasında nasıl bir tutum içinde olduğu da önemlidir. Psikolojik sıkıntılar yaşayan çocuklar bu sıkıntıyı değişik biçimlerde ifade edebilirler. Dikkatli bir gözlemin yapılması ve ipuçlarının dikkatli değerlendirilmesi önemlidir. Bu yaşlarda anne ile ilişkinin yeterli ve doyurucu olması da önemlidir. Sizin gözünüzden kaçan bir ihmal veya huzursuzluk ortamı çocuğunuzun kaygısının artmasına neden olmuş olabilir. Ortamı yeniden düzenledikten ve çocuğunuzla ilişkinizin kalitesini gözden geçirdikten sonra belli bir süre daha izleyip problem hala devam ediyorsa bir uzmandan yardım istemenizde fayda olabilir.
      Ders Çalışmayı Sevmeyen Çocuklar / Çalışan Anne / Ders Çalışma Alışkanlığının Kazandırılması

       9 yaşındaki kızım ders çalışmayı hiç sevmiyor. Bütün gün televizyon seyretmek, müzik dinlemek istiyor. Ders çalışmasını istediğimde notlarının iyi olduğunu, çalıştığını söylüyor. Ayrıca ben çalıştığım için evde çok erken saatlerde olamıyorum, dolayısıyla ancak telefonla yönlendirebiliyorum. Biliyorum ki bazen çalıştığını söylese bile o yine televizyon seyrediyor. Gerçekten de notları iyi, ancak bu durumun daha sonra sorun çıkaracağını düşünüyorum. Telefonla onu nasıl yönlendirebilirim?

      Ders çalışma alışkanlığı ve düzeni birinci, ikinci sınıflarda oluşuyor. Her çocuğun farklı bir öğrenme biçimi olduğu da bilinen bir gerçek. Bazı çocuklar daha kısa zamanı masa başında geçirerek istenen başarıyı elde edebiliyorlar. Tabi ilerleyen sınıflarda düzgün ders çalışma alışkanlığı kazanamamış olmak gerçekten başarısızlık nedeni olabiliyor. Burada ders çalışmayı biraz daha cazip hale getirmek, yeni yöntemler öğretmek, birlikte uygulanabilir bir program yapmak işe yarayabilir. Eğer çocuğunuz çalışma ve boş saatlerini yönlendirme konusunda bir otokontrol kazanabildiyse bu programı da uygulayabilir. Ancak bu kontrolü henüz kazanmadıysa bu durumda yanında onu yönlendirecek bir yetişkine ihtiyaç duyuyor demektir. Bu durumda da telefonla yönlendirmek pek işe yaramayacaktır. Televizyon seyretme alışkanlığı genellikle yapacak daha iyi bir işi olmayan çocukların tercih ettiği bir aktivitedir. Kendi başına yapabileceği, zevk aldığı başka bir aktivite bulmak işe yarayabilir. Bir yetişkin gözetiminde kendi yaptığı programa uymaya özendirildiğinde televizyon seyretme saatini de sınırlandırabilir ve bu programa kendisi uyabilir. Başlangıçta telefonla çalışmaya başlama saati hatırlatabilirsiniz. Ama önemli olan birlikte başlangıç kontratı yapmaktır. Başarısından memnun olduğunuzu ama çalışma alışkanlığı kazanmasının önemini vurgulayabilir ve bu problemin çözümü için ondan yardım ve destek beklediğinizi söyleyebilirsiniz. Çocuklar kendileriyle işbirliği içinde olduğunuzu anladıklarında ve onlara güvendiğinizi belli ettiğinizde belirtilen kurallara uymaya da daha istekli olabiliyorlar.
       4 yaşındaki çocuğum bazen arka arkaya çok soru soruyor. Alışverişte, yolda, televizyon izlerken... Ben ise o anlarda çoğunlukla meşgul oluyorum. Soru sormasının doğal bir şey olduğunu da biliyorum, ama en azından işim olduğu zamanlarda ona, bu soru yağmurundan vazgeçmesi için nasıl bir cevap vereceğimi bilemiyorum. Sizce ona böyle anlarda ne söylemem gerekir?

      3 yaş civarında çocuklar bireyselleşmeye başlarlar. Bu da sosyal gelişimlerinin çok hızlanmasına, dış dünyanın keşfi konusunda fazla meraklanmaya ve sonuçta sık sık yetişkinlere sorular sormaya neden olur. Çevrede olup biten her şey onların merakını cezbeder, olaylar arasında sebep sonuç ilişkileri kurmaya çalışmak çok ilgilerini çeker. Bilmeye çalıştıkları, bildikleri bir konuda sürekli onay almaya ihtiyaç duyarlar. Yetişkinlere sorulan sorular bu onay ihtiyacıyla da ilgili olabilir. Bir başka soru sorma nedeni de çocukların ?ilgilenin benimle? demelerinin bir başka yoludur. Soru sorarak annenin veya babanın ilgisini çekmeye çalışabilir. O sırada onu gerçekten dinleyip, göz teması kurarak söyledikleriyle ilgilendiğinizde bu ilgi ihtiyacı da karşılanmış olacaktır. Çocuklar anne ve babaları ile keyifli, etkileşim içinde zaman geçirmeye ihtiyaç duyarlar. Eğer anne-baba çocuğun bu ihtiyacını yeterince karşılayamazsa çocuk sürekli olarak anne ve babanın ilgisini çekmeye çalışacaktır. Bu değişik yollarla olabilir. Bazen istenmeyen bazı davranışları tekrarlamak şeklinde olabileceği gibi bazen de sık sık özellikle de anne ve baba meşgulken onları soru bombardımanına tutmak şeklinde olabilmektedir. Bu nedenle çocuğunuzun size neden her ortamda soru sorduğunu ve bunun altında hangi ihtiyacın olduğunu anlamaya çalışmalısınız. Ardından da her soru sorduğunda mutlaka bu soruyu yanıtlamalısınız. Bu yanıt sorunun bire bir yanıtı olmak zorunda değildir ancak sorusuna bir tepki alması önemlidir. Eğer çocuğunuz size üst üste birkaç kez aynı soruyu soruyorsa ve siz uzun süre bu soruyu yanıtlamayıp ardından da meşgul olduğunuzu söylüyorsanız bir dahakinde sorusuna yanıt alabilmek için daha fazla ısrar etmesi gerektiğini düşünecektir. Yanıtlamamak veya geç yanıtlamak yerine soruyu ilk sorduğu anda, eğer o anda durumunuz uygun değilse ona bir süre verip bunu o sürenin sonunda konuşabileceğinizi çünkü o anda uygun olmadığınızı söylemelisiniz. Ve mutlaka söylediğiniz zamanda onunla konuşmalısınız. Böylece çocuğunuz hem o andaki sorusuna bir tepki alacak hem de bekleme disiplinini edinecektir.
       Çalışan Anne / Çocukların Tepkilerinin Altındaki Mesajlar / Anne Çocuk İlişkisinde Üçüncü Kişiler

      Çalışan bir anneyim ve 7 yaşındaki kızımı tek başıma büyütüyorum, tabii ki ben çalıştığım zamanlarda onunla bakıcısı ilgileniyor. Benim sorunum şu: kızım evimize akrabam, arkadaşlarım veya yeni tanıdığımız bir misafir geldiği zaman beni unutuyor. Sanki beni sevmiyor da onları seviyormuş gibi davranıyor ve gelenlere ben kötü bir anneymişim izlenimi uyandırıyor. Herkesin yanında bana karşılıklar veriyor ve beni utandırıyor. Bu konuda bazen ne yapacağımı şaşırıyorum. Ne yapmalıyım?

      Çocuğunuzun eve gelen üçüncü kişilere ilgi göstermesini herkesten sevgi ve ilgi almak ihtiyacı olarak da yorumlayabiliriz. Üstelik çocuğunuzu yalnız büyüttüğünüzü söylüyorsunuz. Bu durumda ister istemez çocuğunuzun her sorunuyla yalnız başınıza ilgilenmek zorunda kalıyorsunuz ve ilişkinizde zaman zaman sorunlar yaşanması da doğal. Çocukların sevgilerini ifade etme biçimleri bazen sevilme ihtiyaçlarının nasıl olduğunu anlamamıza yardımcı olabilir. Siz çalışan ve iş harici zamanlarda çocuğunuzla ilgilenebilen bir annesiniz. Dolayısıyla her zaman onunla olamıyorsunuz. Kızınız da başka insanlar olduğunda, yani meşgul olduğunda sizi ihmal ediyor olabilir. Bu çok bilinçli bir tutum da olmayabilir. Burada çocuğunuzun sizi sevip sevmediği sorusuyla ilgilenmek yerine, sizin ilginizi nasıl istediğiyle ilgilenmeli ve onun bu davranışıyla size nasıl bir mesaj verdiğini anlamaya çalışmalısınız. Sizin durumuzdaki her annenin çocuğuyla ilgili benzer kaygılar yaşaması doğal. Ancak çocuğunuzun tepkilerini değerlendirirken bunları size yönelik bir tepki değil, çocuğun bir ihtiyacını veya talebini anlamamıza yardımcı olacak ipuçları olarak ele almalısınız. Çünkü çocuklarla ilişkimizin içeriğini belirleyen şey bizim yorumlarımız ve bu yorumlarımızı çocuklarımıza aktarma biçimimiz oluyor. Belirlediğiniz boş zamanlarda birlikte keyifli aktiviteler planlamanız, onun duygularını dinlemenize olanak veren sohbetler yapmanız bu sorunu hafifletmeye yardımcı olabilir.

      Çocukların Tepkilerinin Altındaki Mesajlar

      7 yaşındaki kızım ben bir başkasıyla ilgilendiğimde çok kıskanıyor ve sorun çıkarıyor. Beni bazen çok sevdiğini söylüyor, bazen de benden nefret ettiğini söylüyor. Bu konuda neler tavsiye edersiniz?

      Büyük olasılıkla çocuğunuzun sizinle daha fazla ve daha yoğun zaman geçirmeye ihtiyacı var. Sevgi ve nefret gerçekten de çok iç içe olan duygular olabiliyor. Yani çocuklar annelerinden ilgi ve sevgi almaya çok istekli olabiliyorlar, annelerine yoğun bir sevgi duyuyorlar. Ancak bu ilgi ve sevgiyi yeterince alamadıklarını hissettiklerinde bu duygu yerine kızgınlığa, öfkeye, nefrete bırakabiliyor. Bu duyguların tümünün yaşanabilir ve anlık olabileceğini unutmamakta fayda var. Bu duyguların ifadesi aslında bize nasıl davranmamız gerektiği konusunda yol gösterici olabilir. Yani sizin onunla ilgilendiğinizde, birlikte vakit geçirdiğinizde sizi sevmesi ve ilgilenmediğinizde ve onu yalnız bıraktığınızda size kızması sizin için anlaşılır olmalı ve ona bunu bu şekilde anlatmalısınız; kendisini anlıyor ve belki de hak veriyor olduğunuzu ifade etmelisiniz. Ardından da bunun için neler yapabileceğinizi, hangi durumlarda çaresiz olduğunuzu (örneğin; iş saatlerinde onunla ilgilenemiyor olmanızdan ötürü sizin de üzgün olduğunuzu söyleyebilirsiniz), zaman zaman başka kişilerle zaman geçirme ihtiyacında olduğunuzu, bunun onu sevmemenizle ilgisi olmadığını, ona alternatif zamanlar yaratacağınızı ifade etmelisiniz. Böyle zamanlar yaratmak ve tüm duygularınızı onunla paylaşmak, çocuğunuzun daha çok rahatlamasına neden olacak ve eskisi kadar sizi ve başka kişilerle ilişkinizi kıskanmayacaktır.
       5 yaşındaki kızım ara sıra kendi kendine konuşuyor. Yalnız kaldığı yerlerde, örneğin tuvaletini yaparken, yanında biri varmış gibi konuşuyor. Bu durum normal mi? Ne önerirsiniz?

      Bu durumun ne zamandan beri var olduğu önemli. Yeni başlayan bir şey ise hayali bir arkadaşın varlığı veya yalnızlık hissinin bir göstergesi olabilir. Ancak uzun zamandır var olan bir şeyse ve başka kişilerle karşılıklı sözel ilişki kurmak yerine kendi kendine konuşuyorsa bu daha ciddi bir problemin işareti olabilir. Bu durumda bir uzmandan yardım istemenizde fayda var. Bir de kendi kendine konuşuyorken neler dediği de önemli. Günlük hayat diyalogları mı, sıkıntılı ifadeler mi, oyun gibi mi? Bütün bunları gözlemlemek gerekli. Genellikle yalnız kalan, oyun arkadaşı olmayan çocuklar, hayal güçlerinin bir ürünü olarak günlük hayatı dramatize ederek hayali biriyle konuşurlar. Eğer kızınız yuvaya gitmiyorsa bu dönemde başlatmanız yararlı olur. Hem arkadaş ihtiyacı karşılanabilir hem de yuvadaki uzmanlar çocuğunuzun bu durumunu daha dikkatli gözlemleyebilirler ve bunun hangi durumlarda ortaya çıktığını belirleyerek bununla ilgili size yardım edebilirler. Özellikle yalnız kaldığı zamanlarda böyle davranması daha çok arkadaş ihtiyacıyla bağlantılı olduğunu düşündürüyor. Belki sizin de onunla daha fazla vakit geçirmeniz, evcilik, kukla gibi dramatizasyon oyunları oynamanız onun kendini ifade etme ve hayal gücünü kullanma ihtiyacını karşılayabilir.
       Çocukların Hayatlarındaki Değişiklikler / Ev, Okul Değişiklikleri

      Acaba ev okul değiştirmek, çocukları olumsuz etkiliyor mu? Biz 4 ay önce farklı bir semte taşındık. Dolayısıyla 5 yaşındaki oğlumuzun da yuvasını değiştirmek durumunda kaldık. Okulunu değiştirdiği ilk günlerde problem çıkardı, yuvaya gitmek istemedi. Şu aralar da bazen bu konuda sıkıntı yaratıyor. Bu konuda nelere dikkat etmeliyiz?

      Değişiklikler hepimizin yaşamında sıkıntı yaratır. Yeni bir duruma uyum sağlamak başlı başına bir stres kaynağıdır. Ve uyum da zaman ister. Taşınma gibi büyük değişiklikler, çocukların eski evle birlikte bir sürü şeyin de kaybını yaşamalarına neden olmaktadır. Hem kayıbın yası hem de yeni ortamda karşılaşabileceği olası olumsuzlukların kaygısı bir araya geldiğinde büyük bir sıkıntı ortaya çıkar. Çocukların odalarındaki değişikliklere bile (örneğin; renk-mobilya değişiklikleri) bazen tepki verdiklerini biliyoruz. Aynı şekilde okulum diye bildiği, görüntüsüyle, yeriyle malzemeleriyle kafasında okul imajını oluşturan bir yeri değiştirmek daha büyük bir sıkıntı oluyor. Çünkü evden farklı olarak burada kişiler de farklı. Çocuğun öğretmenim dediği kişi, oyun arkadaşları, oradaki anıları eski okulunda kalmış durumda. Burada herkes ve her şey yeni. Buna uyum sağlamak yetişkin bir insan için bile zor olurken 5 yaşındaki bir çocuk için çok daha zorlayıcı olabiliyor. Özellikle de terk edilenle vedalaşma büyük önem taşıyor. Öncesinden konuşmak, eski okulundaki öğretmenleriyle, arkadaşlarıyla, oyuncaklarıyla vedalaşmasını sağlamak yeni duruma uyum sağlamayı kolaylaştırıyor. Bazen çocuklara çok da açıklanmadan birdenbire bu değişiklik yapılıyor. Bu durumda çocuklar çok daha fazla reaksiyon verebiliyorlar. Bu aşamadan sonra belki eski okuluna bir ziyaret yapabilirsiniz. Oradaki arkadaşlarıyla biraz zaman geçirmesi, onlara yeni okulunu ve yeni evini anlatması iyi hissettirebilir. Aynı şekilde yeni okulundaki arkadaşlarına da eski okulunu anlatabilir ve eski okulun fotoğraflarını çekebilirsiniz. Öncesinde yaşananı birden bire silmek yerine anılarda saklamak ve geçmişin kaybı ile ilgili sıkıntıyı üzüntüyü konuşmasına fırsat vermek çok önemli. Çünkü bu üzüntüyü, ancak yaşayarak, ifade ederek bitirebilecek. Yeni okuluna giderken zorluklar çıkardığında da onu anladığınızı ifade etmeniz çok önemli. Örneğin; ?biliyorum eski okulunu özlüyorsun? gibi bir geri bildirim vermek anlaşılmış hissetmesine ve böylece okula daha rahat gitmesine yardımcı olacaktır.
       8 yaşındaki oğlum arkadaşlarımla dışarı çıkıp vakit geçirdiğim zamanlarda bundan rahatsız oluyor ve gitmemi istemiyor. Ben ise "Sen de arkadaşlarınla oynuyorsun, kendine zaman ayırıyorsun ben de aynısını yapıyorum" diyorum. Ama o yine de bu ısrarını sürdürüyor, benim özel hayatım olduğunu kabullenmek istemiyor. Bunu kabullenmesini nasıl sağlayabilirim?

      Çocuğunuzun sizin çıkmanızı istememesinin nedeni büyük olasılıkla sizinle daha fazla vakit geçirmek istemesidir. Onunla ne kadar vakit geçirdiğiniz, bu zamanlarda neleri nasıl paylaştığınız çok önemli. Özellikle de çalışan biriyseniz gündüzleri işte geçirip, diğer zamanlarda da dışarıda olduğunuzda çocuğunuz kendini yalnız hissedebilir. Çıkacağınız zamanları ve sıklığını önceden belirlemeniz, bunu da haftalık bir program gibi çocuğunuza bildirmeniz işe yarayabilir. Ama aynı şekilde çocuğunuzla da birlikte planlanmış zamanlar geçirmeniz gerekmektedir. Ayrıca sizin yanından ayrılmamanızı istemesinin başka nedenleri olması da mümkündür. Son zamanlarda yaşadığı gözünüzden kaçan bir problemi olabilir. Bu tarz problemleri değerlendirirken birçok yönünün olabileceğini düşünmek gerekmektedir. Belki bunun sizin özel hayatınız olduğunu vurgulamak yerine, bir süre için onunla vakit geçirmek, onu dinlemek, duygularını anlamaya çalışmak, birlikte eğleneceğiniz şeyler yapmak yararlı olabilir. Bu sayede çocuğunuzun başka bir probleminin olup olmadığını da anlayabilirsiniz. Kendi düzeni olan anne-babasıyla iyi bir ilişkisi olan, okulda ve arkadaş çevresinde problem yaşamayan, hobileri olan ve onlara zaman ayıran çocuklar genelde anne-babalarının belli zamanlarda özel yaşamlarına vakit ayırmalarına pek de itiraz etmezler. Tabi sizin olmadığınız zamanlarda çocuğunuzun kiminle nasıl vakit geçirdiği de önemlidir. Eğer onun için çok sıkıntılı bir ortam ise bu da onu rahatsız ediyor olabilir.
       17 aylık erkek bir bebek babasıyım... Oğlum misafirliklere gidildiğinde ev sahibinin evdeki eşyalarını kendi çantasına doldurup eve getiriyor. Bu soruna yorumunuz neler olabilir?

      Bu dönem çocuğunuzun çevredeki her türlü uyarana ilgi duyduğu ve bu uyaranlara tüm duyularını kullanarak tepki verdiği bir dönem. Yani çocuğunuz onun görsel ve işitsel olarak ilgisini çekebilecek her türlü şeye ilgi gösterecektir ve ilgi gösterdiği bu şeyi tüm duyu organlarıyla tanımak isteyecektir. İlgisini çeken her şeyi ellemek isteyecek, anlamak isteyecektir. Ayrıca bu yaşlar çocuğun benmerkezcilik özelliğinin belirgin olduğu dönemlerdir. Yani çocuk gözünün görebildiği ve hissedebildiği her şeyin sahibi olduğunu düşünür. Bu nedenle de her istediğinde gördüğü her şeyi alabileceğini, kontrol edebileceğini düşünür ve bu isteğini erteleyemez. Bazı çocukların engellenme toleransları daha da düşüktür ve benmerkezci davranışlarına engel olmak daha da güç olabilir. Ancak unutulmaması gereken konu çocukların yaklaşık 2 yaş civarına kadar ilgilerinin başka bir şeye kolayca çekilebileceğidir. Yani çocuğunuzun bir şeyi yapmamasını istiyorsanız, o şeyi yapmaması üzerinde yoğunlaşacağınıza, ona ilgisini çekebilecek başka bir şey sunarak diğer isteğini unutturabilirsiniz. Aksi takdirde daha fazla direnç gelişebilir. Bu yaşlarda çocukların sahip olma-mülkiyet kavramlarının gelişmemiş olduğu da unutulmamalıdır. Kendisine ait olan ve olmayan farkını anlatmaya çalışmak bu nedenle yersiz olacaktır. Benmerkezcilik özelliğine rağmen bir yandan da çocuğunuza sınır ve kural öğretmeye başlamanız da uygun olacaktır. İstediğiniz davranışları ödüllendirmeye başlamanız (sözel olarak ya da ufak tefek maddi ödüllerle) çocuğunuzun sizi memnun eden davranışlarını fark etmesine, dolayısıyla bu davranışların pekişmesine neden olacaktır. İstemediğiniz ve hoşunuza gitmeyen davranışları ise mümkün olduğunca görmezden gelmek bu davranışların artmamasını ve zaman içinde kaybolmasını sağlayacaktır.
4 yaşındaki oğlum sık sık hayali bir arkadaşıyla konuşuyor. Onu bu alışkanlığından vazgeçirecek neler önerirsiniz? 

Bu yaşlarda çocukların hayali arkadaşları olması son derece doğaldır. Bu nedenle bu vazgeçirilmesi gereken bir alışkanlık olarak değerlendirilmemelidir. Bunun yerine hayali arkadaşıyla konuşmalarını izlemek çocuğun psikolojik gelişimini takip etmek açısından önemlidir. Ayrıca çocuklar hayali arkadaşlarıyla, kaygılarını, korkularını, istek ve ihtiyaçlarını paylaşırlar. Hayali arkadaşla kurulan ilişkinin yoğunluğu da önemlidir. Eğer çocuk dış dünyadan kopuyor, çevresindeki diğer kişilerle ilişkisini çok azaltıyor ve sadece hayali arkadaşla ilişki kuruyorsa bu ciddi bir problemin işareti olabilir. Hemen her çocuğun bu yaşlarda bir hayali arkadaşı olması olasıdır. Ancak ilişkinin yoğunluğunun fazla olması çocuğun yalnızlık hissinin veya başka problemlerin işareti olabilir.
7 yaşındaki oğlum çok iştahlı. Eşim de ben de çalışıyoruz. Herhangi bir sağlık problemi yok. Sonra doktorlardan biri nedenini psikolojik olabileceğini, bir psikoloğa götürmemiz gerektiğini söyledi. Sizce bir psikoloğa gitmeli miyim? Sizin bana önerebilecekleriniz neler? Onu bu iştahlı halinden nasıl uzaklaştırabilirim?<

Fazla iştah çocukta kilo problemine neden oluyorsa ve fiziksel bir nedeni yoksa genellikle psikolojik kaynaklı bir iştahtan söz edilir. Ancak buradaki önemli husus çocuğun iştahlı olma özelliğinin ne zamandan beri var olduğudur. Örneğin; daha yakın bir zamanda daha önce yemediği tarzda iştahla yemeye başladıysa ve bu nedenle ani kilo artışı söz konusu olduysa bu ciddi bir problemin habercisi olabilir. (Ya da tam tersi olarak ani iştah kesilmeleri ve buna bağlı kilo kaybı) Bebeklikten itibaren var olan iştahlılık hali ise genellikle evdeki yemek yeme alışkanlığı ile ilgili olabilir. Anne karnından itibaren beslenmesine çok özen gösterilen, sürekli yemek yemesi konusunda yönlendirilen, yemek yemenin çok önemli sayıldığı ve bu nedenle evde her türlü yiyeceğin bulundurulduğu ailelerde çocuklar yemek konusunda farklı bir hassasiyete sahip oluyorlar. Bu bazen yemeği tamamen reddetme şeklinde olabildiği gibi bazen de fazla yeme şeklinde olabiliyor. Bu durumda ona yememesi veya az yemesi konusunda yapılan uyarıların hiçbir yararı olmayacaktır. Hatta hatırlatıcı olması nedeniyle yeme isteğini arttırabilir. Belki öncelikle bu konu hakkında hiç konuşmamak, ima bile etmemek ve bu konuda onu serbest bırakmak tercih edilmelidir. Bu konuya ilgi çekmeyi bırakırsanız en azından yeme isteğini daha da arttırmış olmazsınız. Ancak burada kolayca anlaşılamayacak olan bazı başka sıkıntılar da olabilir. Bu nedenle de psikolojik bir değerlendirmenin yapılması ve çocuğunuzun genel psikolojik özelliklerinin anlaşılması başka riskleri de ortadan kaldırabilir. Böyle bir yolla çocuğunuzla olan ilişkinizde hangi tutumları izlemeniz gerektiği konusunda size yol gösterilebilir ve başka sıkıntıların anlaşılması kolaylaşabilir. 

Çocuklarda Kilo Problemleri


5 yaşındaki kızımın kilo problemi var. Sanki her geçen gün biraz daha kilo alıyor. Onu fazla yemek yememesi için uyarıyorum, hatta bazen sert davranıyorum. Bazen de çok yumuşak davranıyorum, o zaman da ?Tamam, fazla yemeyeceğim? diyerek bana söz veriyor, ama 5 dakika sonra sözünü unutuyor. Ona nasıl davranmalıyım? 

Bu yaşlardaki kilo problemlerinde öncelikle tıbbi bir değerlendirmenin yapılması gerekmektedir. Çocuk hekiminizin görüşüne göre bir endokrinoloji uzmanının değerlendirmesi gerekebilir. Bunun dışında evdeki beslenme düzeninin gözden geçirilmesinde fayda var. Çocuğunuz dengeli beslenebiliyor mu? Çünkü bazen sebze-meyve yeme alışkanlığı olmadığı için ve-veya abur cubur tipi yiyecekler fazla tüketildiği için çocuklar sağlıksız bir şekilde kilo alabilirler. Genellikle bu yaşlarda aşırı kilo alan çocukların (eğer farklı bir fizyolojik sorun yoksa) fazla yemekten değil dengesiz yemekten aşırı kilo aldıkları bilinmektedir. Bu durumda öncelikle yemek düzeni oluşturmalı, öğün aralarında yiyebileceği, şeker, çikolata, abur cubur tipi yiyecekleri evde bulundurmamalısınız. Var olan bir yiyeceğe kısıtlama getirmek her zaman daha zor olmaktadır. Bunun yerine bu tarz besin değeri olmayan ve gereksiz kalori içeren yiyecekleri belki evde hiç bulundurmamak, gerektiği zaman kısıtlı miktarda almak çözüm olabilir. Bu yaştaki bir çocuğu yemek yememesi için uyarmanın birçok olumsuz sonucu olabilir. Öncelikle daha fazla yeme isteği uyandırabilir, gizlice yemeye çalışabilir ve yemek yemek utanılacak bir eyleme dönüşebilir. Bu durum ileride ciddi yeme bozukluklarına sebep olabilecek riskler içermektedir. Yemek konusunda kural getirirken ?az yemek? ya da ?fazla yememek? yerine belirlenen yiyecekleri belirlenen öğünlerde yeme kuralı getirilmelidir. Bunu yaparken de mümkün ise tüm aile bireylerinin bir arada olacağı yemek öğünleri şeklinde bir yemek düzeni daha etkili olacaktır. Yemek yeme alışkanlığı da tüm diğer alışkanlıklar gibi günlük bir düzen içinde doğal akışı içinde ele alınırsa bir problem olmaktan çıkabilir. Ancak tersi olarak tüm ilgi çocuğun kilo almasına yönelirse çocuk bu konu hakkında daha fazla kaygılanacak bu da değişik türde yeme problemlerinin oluşumuna ve kalıcı olmasına yol açacaktır.
4.5 yaşında bir kızım var. Çalıştığımız için onu annemin yazlığına göndermeliyim. Yaklaşık 2 ay kalacak. Bunda bir sakınca var mı? Kızım istekli görünüyor. Bizden iki aylık uzaklaşma onun psikolojisini olumsuz etkiler mi acaba?

Bu yaş çocukların anne ve babalarından ayrı kalmaya tahammüllerinin arttığı bir yaştır. Ancak yine de 2 ay uzun bir süre. Bu yaşlarda psikolojik olgunlaşmasıyla ilgili sorun yaşamayan bir çocuk bir haftaya kadar anne-babadan ayrı kalabilir. Düzenli bir ayrılık olacaksa hiç değilse hafta sonları çocuğunuzu görebileceğiniz bir düzenleme yapmanız daha doğru olacaktır. Ailelerinden bu kadar uzak kalan çocuklar hiç tepki göstermeseler de bu durumdan olumsuz etkilenebilirler. Onların istekli olmaları bu nedenle belirleyici olmamalı. Böyle uzun bir ayrılığın çocuklarda yoksunluk yaratacağı ve anne-baba ile olan güven ilişkilerini de olumsuz etkileyeceği unutulmamalıdır. Çocukluk hayatı boyunca her çocuğun anne-baba ile düzenli ve ritmik bir ilişki içinde olması gerekmektedir. Çocukların her türlü yaşantılarını, duygu ve düşüncelerini anne-babalarıyla paylaşmaya onların geribildirimlerini duymaya ihtiyaçları vardır. 

3 yaşına girecek bir oğlum var. Kendisinden hacca gitme dolayısıyla 40 gün ayrı kaldık. Bu ayrılık sürecinde tırnak yemeye başlamış ve bunu alışkanlık haline getirmiş. Her ortamda tırnağını yiyor. Bu alışkanlığı nasıl bıraktırabiliriz?

Tırnak yeme davranışı tıpkı diğer davranış sorunlarında olduğu gibi genellikle bir sıkıntının sonucunda bir belirti olarak ortaya çıkıyor. Genellikle de çocuğun yoğun sıkıntı ve kaygı hissettiği zamanlarda sıklaşıyor. Yapılması gerekenlerden önce yapılmaması gerekenler bu tarz problemlerde daha önemli. Öncelikle hiçbir şekilde hatırlatıcı ve uyarıcı olmamalısınız. ?Elini çek oradan, tırnağını yeme, mikrop kaparsın, ağzın yara olur vs? türündeki uyarılar hiçbir şekilde bu problemin çözülmesine yardımcı olmayacaktır. Aksine hem çocuğun dikkatini hepten bu davranışa çekecek ve bu nedenle hatırlatıcı olacaktır hem de çocuğun kaygısının artmasına neden olacaktır. Çünkü genellikle çocuk çok da bilinçli olmadan ve kendi kontrolü dışında bu davranışa yönelmektedir. Hatırlatmak ve bunun kötü olduğunu söylemek yeni bir sıkıntıya ve kaygıya neden olabilir. Bunun yerine dikkatini başka yöne çekmeye çalışmak, elini kullanması gereken bir aktivite önermek daha etkilidir. Kaygı ve sıkıntı durumlarında çocukların bu kaygılarını ifade edecekleri ortamlara ihtiyaçları vardır. Özellikle de bu yaşlarda anne ile ilişki içinde bu sıkıntıların ortaya konabilmesi önemlidir. Uzun süren böyle bir ayrılığın ardından çocuğunuz sizi kaybetme korkusu yaşamış olabilir. Özellikle de size bağımlılığı devam ediyorsa çaresizlik duygusu, korku, suçluluk, terk edilme endişesi gibi temel güven duygusunu etkileyecek olumsuz duygular içinde olabilir. Tüm bu duygularını ifade edebilmesi için onunla bol bol vakit geçirmeli, oyunlar oynamalısınız. Resim, oyun hamuru, dramatizasyon (evcilik) gibi oyunlar ve aktiviteler çocukların iç dünyalarını yansıtmalarına olanak verirler. Ayrıca sizinle oyun oynamak ve vakit geçirmek yeniden temel güven duygusunu kazanmasında da etkili olacaktır. 

Kardeş Kıskançlığı - Çocuğun Anne Babadan Ayrı Kalması 

4 ve 2 yaşında iki kızım var. Eşim yurt dışında olduğu için son 1 yıldır kızlarımla birlikte annem ve babamın evinde yaşıyoruz. Bu konuda çok fazla problemimiz yok, asıl problemim büyük kızımın kardeşini kıskanması. Her konuda ikisine de eşit davranıyoruz, ikisine de aynı derecede ilgi gösteriyoruz. Ancak bir başkası küçük kızımla ilgilendiği zaman, büyüğü bunu çok kıskanıyor ve ağlama krizlerine giriyor. Bu konuda neler önerirsiniz? 

Çocuklar özellikle yaşamın ilk 3 yılında annenin sürekli ilgisini isterler ve annenin ilgisini-sevgisini paylaşabilecek olgunluğa ulaşmamışlardır. İlk kızınız 3 yaşını doldurmadan önce ikinci bir kardeşin gelmiş olması onun henüz 2 yaşındayken zorunlu bir anneyi paylaşma dönemine girmesi onu çok zorlamış olmalı. Ve geçmişe dönük bu ihtiyaç hala devam ediyor gibi görünüyor. Sizin ikisine de eşit davranma çabanızın büyük kızınıza yardımcı olamaması da çok doğal. Çünkü bu durum sizin tavrınızdan çok onun ihtiyacıyla ilgili. Sizin ilginizi paylaşamadığı gibi bir başkasının kardeşiyle ilgilenmesi de büyük olasılıkla kendi ihtiyacını çağrıştırıyor ve bu nedenle kızgınlığı artıyor. Babalarının da uzakta olması ikisinin de size daha fazla ihtiyaç duymasına neden olmuş olabilir. Kardeş kıskançlığı doğal ve yaşanması gereken bir duygu. Ancak bu duygunun sonuçları ile ve varsa davranış problemleriyle sizin nasıl baş ettiğiniz ve nasıl tepki verdiğiniz çok önemli. Örneğin; ağlamaya başladığında o an ilgi istiyor demektir. Bu durumda onu da seviyor olduğunuzu söylemek yerine belki yanına gidip, kucağınıza alıp üzüntüsünün ne olduğunu sorabilirsiniz. Net bir yanıtı olmasa da o anki ilgi ihtiyacını gidermiş olacaksınız. Ayrıca mümkün olduğunca büyük kızınızla ayrı zaman geçirmeniz önemli. Bu tarz önlemler de problemi hafifletmezse bir uzman yardımı almanız uygun olur. Çünkü problemin sizin fark edemediğiniz boyutları olabilir.
Çocukların Uykuda Konuşması

4.5 yaşındaki kızım, bazen uykusunda konuşuyor. Bunu çok sık yapmasa da, endişeleniyorum. Acaba bu yaştaki bir çocuğun uykuda konuşması doğal bir şey mi? Ne yapmalıyım?

Uykuda konuşmak her zaman bir sorun işareti olmayabilir. Burada belirleyici olan sıklığı ve konuştuğu sıradaki tepkileridir. Eğer bunu bir kabus gibi yaşıyorsa, korktuğunu düşündürecek şekilde davranıyorsa, ağlamalar ve çığlıklar eşlik ediyorsa, bağırarak ani uyanmalar şeklindeyse ve bu sık sık oluyorsa o zaman bir problemin varlığı düşünülebilir. Uykuda konuşma her çocukta görülebilecek doğal diye nitelendirilebilecek bir durum değildir ancak buna rağmen birçok çocukta da görülebilmektedir. Çocuklarla ilgili tüm diğer işaretlerde olduğu gibi bu durumu da belki bir işaret gibi algılayıp çocuğun dikkatlice gözlemlenmesi önemlidir. Çocuğun gece uykuda konuştuğu dönemlerde gün içinde oyun sırasında, günlük aktiviteler sırasında gözlemlenmesi başka ipuçlarının varlığının değerlendirilmesi önemlidir. Bu tek başına bir problem işareti olmayabilir ama örneğin bir problemin geleceğinin habercisi olabilir. Ya da çocuğun o dönemde yaşadığı baş edemediği bir sıkıntıya işaret edebilir. Uykunun huzuru ve kalitesi çok önemlidir. Bu bir problem olmasa bile çocuğun uyku huzurunu etkileyecek boyuttaysa iyi uyuyamadığı için gün içinde huzursuzluk, keyifsizlik, uyum problemleri gibi başka sorunlar ortaya çıkabilir.
Kızım şu anda 9 aylık. 5 aylıkken geçirmiş olduğu rahatsızlıktan dolayı sağ yumurtalığı alınmak zorunda kaldı. Bu olayı çevremizde hiç kimse bilmiyor. Kızıma söyleyip söylememe konusunda tereddütlüyüm. Söylemem gerekirse ne zaman ve nasıl söylemeliyim? 

Böyle bir operasyon çocuğunuzun ilerideki yaşam fonksiyonlarını etkileyebilecek bir etkiye sahip değil gibi görünüyor. Bu durumda bunu bir sağlık problemi gibi algılamak da doğru olmaz. Bu durum çocuğunuzun yaşamını hiçbir şekilde etkilemeyecek. Etkilese bile belki üreme ile ilgili bazı olasılıklar gündeme gelecek. Böyle bir konunun çocuğunuz bir yetişkin olduğunda onu nasıl etkileyeceğini ancak o zaman değerlendirmek mümkün olabilir. Ayrıca bu problemin o günün koşullarında bu problemin etkilerini bilmek de şimdiden mümkün olmayacaktır. Bu nedenle belki ergenlik sonrasına kadar böyle bir konunun konuşulmasına gerek olmayabilir. Ergenlik öncesinde bunun ne ifade ettiğini anlaması güç olabilir; ergenliğe bilinmez bir şeyin kaygısıyla girmesi riskli olabilir. Ergenlik dönemi ise zaten cinselliğin, üremenin, karşı cinsle ilişkilerin yoğun bir şekilde gözden geçirildiği, bu konulara ilginin arttığı bir dönem. Bu dönemde gençler kendilerini sık sık yetersiz hissedebilirler. Bu nedenle bu dönem de böyle bir konunun konuşulması için uygun olmayabilir. Ancak sonrasında kontrol maksatlı bir muayeneye gidilebilir ve o günün koşullarında kızınızı nasıl etkileyeceği bir hekimle görüşülür. Olası alternatifleri de bir doktor yardımı ile kızınıza söyleyebilirsiniz. Henüz çok küçük ve büyük olasılıkla bu durum yaşamınızda bir problem oluşumuna neden olmayacak. Sizin de bu kaygınızı tamamen unutmaya çalışmanızda fayda var. Sizin rahat olmanızın onunla ilişkiniz açısından çok önemli olduğunu unutmamalısınız. 

Çocuklara Yapılacak Açıklamalar- Hastalığı hakkında Çocuğu Bilgilendirmek

4 yaşında bir kızım var ve astım hastası. Bu durumu ona nasıl izah etmeliyim? Ve bu sorunla mücadele etmesi konusunda ona neler söylemeliyim? 

Bu yaştaki bir çocuğa hastalığı hakkındaki tüm detayları anlatmanız gerekmez. Önemli olan hastalığıyla ilgili kendini koruması gereken durumları ve riskleri uygun bir şekilde anlatmaktır. Bunları da sık sık hatırlatmak çocuğun kaygılanmasına ve hareket özgürlüğünün kısıtlanmasına neden olabilir. Bu nedenle ona bu durumu anlatmaya çalışmak yerine onun korunmasına sizin özen göstermeniz daha uygun olacaktır. Bu önlemleri alırken ve kızınıza anlatırken tıpkı diğer kurallar ve disiplin yöntemleri gibi yapması ve yapmaması gerekenler olarak anlatabilirsiniz. Genel olarak onun sağlığı için iyi olan ve iyi olmayan şeyler olarak açıklayabilirsiniz. Çocuğunuzun ?hasta bir çocuk? olduğu imajını vurgulamanız başka birçok probleme neden olabilir. Herhangi bir durumu ile ilgili olarak farklı ve özel hisseden çocuklar bu durumla baş etmek konusunda sorunlar yaşayabilmektedirler. Üstelik bazı önlemlerle ve uygun ilaç tedavisi ile bu hastalıkla problemsiz yaşamak mümkün olabilmektedir. Bu nedenle bunu anlatmaya çalışmak ve vurgulamak yerine genel yaşam kuralları, sağlığı için yapması ve yapmaması gerekenler şeklinde anlatmak yerinde olacaktır. Ayrıca fazla kısıtlanan, fazla titizlikle büyütülen, sürekli endişe belirtilen, ?koşma, terlersin, düşersin? vb gibi uyarılar alan çocukların ileride başka psikolojik sıkıntılar geliştirebilme riskleri vardır.
4 yaşındaki kızım saldırgan davranışlarda bulunuyor. Bundan çok rahatsız oluyorum. Bu davranışını engellemek için neler yapmalıyım? 

Saldırganlık dürtüsü tüm çocuklarda var olan ve bazı koşullarda da daha sık ortaya çıkan bir dürtüdür. Çocuklar genellikle izledikleri ve maruz kaldıkları saldırganlığı model alma eğilimindedirler. Özellikle anne-babanın kızgın, tehdit edici tarzı çocukların da problemlerle karşılaştıklarında kızgınlıkla ve saldırgan bir tutumla karşılık vermelerine neden olmaktadır. 4 yaşındaki bir çocukta henüz karşısındaki kişinin duygularını anlama becerisi tam olarak gelişmediği için can acıttığını ve karşısındaki kişiyi nasıl etkileyeceğini de tam ayırt edemeyeceği için saldırgan davranışların dozunu da ayarlayamayabilir. Başka çocuklara, kişilere ve eşyalara zarar verici tarzda bir saldırganlık söz konusuysa çocuğun mutlaka engellenmesi ve ondan beklenen davranışın ne olduğunun net olarak açıklanması gerekmektedir. Eğer size vurma eğilimindeyse, vurduğunda canınızın nasıl acıdığını ona anlatmalı ve ne hissettiğinizi anlamasına yardımcı olmalısınız. Bir başka önemli kural da çocuğun istemediğiniz davranışını eleştirmek kadar istenen davranışları da ödüllendirmektir. Olumlu ve saldırganlık içermeyen davranışlarını sık sık sözel olarak ödüllendirmeniz bu davranışların artmasına yardımcı olacaktır. Çocuklarda her zaman ödüllendirme ile olumlu davranışları arttırmak mümkündür.
5 yaşındaki kızım son 2?3 aydır cinsel bölgesiyle çok fazla ilgilenmeye başladı. Hatta birkaç kez oyun arkadaşıyla bu bölgelerini birbirlerine gösterdiklerini gördüm. Ona hatalı bir şeyler söylemekten korkuyorum. Bu konuda nasıl bir yol izlemeliyim?
 
Çocukların cinsel konulara ilgilerinin artması özellikle 3 yaşından sonra daha belirgin hale gelir. Hem kendilerini tanımak hem de karşı cinsi tanıyıp kendisinin ve karşı cinsin farkını fark etmeye çalışmak önemli bir merak alanı olur. Bu merak aynı zamanda kendi cinsel kimliğinin gelişmeye ve yerleşmeye başlamasının da temelini oluşturur. Bu merakla birlikte, bazı cinsel oyunlar başlar. Anne-babanın çocuğun her türlü sorusunu ve ilgisini doğal karşılaması ve mümkün olduğunca doğru cevaplar vermesi gerekmektedir. Çocuk bu konuyla ilgili sorular sorduğunda kaçamak cevaplar vermek, geçiştirmek, bu tip soruların ayıp ve konuşulmaması gereken şeyler olduğu mesajını vermek çocuğun hem merakını artıracaktır hem de ne zaman bu konuya ilgi duysa suçlu hissetmesine neden olacaktır. Bu tarz oyunların başlaması da şu sıralar bu konuya ilginin çok yoğun olduğunu gösterir. Belli bir süre çocuğunuzun oyunlarına katılmanız, oyunların içeriğinde cinsel öğeler olursa utandırmadan bu konudaki merakını anlamaya çalışmanız ve onu yanıtlamanız yararlı olabilir. Bu konuların kabul gördüğünü fark ettiğinde yavaş yavaş ilgisini başka yöne çevirecektir ve cinsel farklılık, cinsel gelişim çocuk tarafından doğal olarak kabul edilecektir. Bu merak özellikle 6?7 yaşına kadar yoğun bir şekilde devam edecektir. Bu dönemde verdiğiniz yanıtlarla, yönlendirmelerinizle çocuğunuzun rahatlamasını sağlayabilirsiniz ya da tamamen kaygı ve utanç yaşamasına neden olabilirsiniz. Cinsel konuların çocuklara anlatılması ile ilgili Sistem Yayıncılık?ın yayınlamış olduğu ?Ben Nereden Geldim?? isimli kitabı size ve tüm ailelere öneririm. Çocuğunuzla birlikte resimlerine bakarak okuyabileceğiniz bir bilgilendirme kitabıdır. 

6 yaşında bir kızım var. Son aylarda kızım cinsel organıyla ilgilenmeye başladı. Çok nadir de olsa cinsellikle ilgili sorular soruyor, ama çok utanıyor sıkılıyor. Ben de kendime göre birtakım cevaplar veriyorum. Ama ne kadar doğru konuştuğumdan emin olamıyorum. Sizden ricam, kızımla bu konulardan bahsederken özellikle dikkat etmem gerekenlerin neler olduğu. Neleri vurgulamalıyım. Ne gibi sözler söylememem sakıncalıdır? 
 
Çocukların cinsel konularla ilgili sorular sormaları gelişimlerinin bir parçasıdır. Yani her çocuğun cinselliği merak ettiği bir dönem vardır ve öğrenene kadar da bu merakları devam eder. Burada sorularına aldıkları cevaplar çok önemlidir. Bu cevaplara göre çocuklar, nelerin doğal olduğunu, nelerin ayıp ve tabu olduğunu öğrenirler. Bazen bu konuda hiç konuşulmaması gerektiğini düşünüp meraklarından utanmaları gerektiği sonucunu çıkarabilirler. Ancak bu merak gizliden gizliye devam ettiği için bu arayış hiç son bulmaz. Özellikle anne-babanın bu konularda konuşmaya istekli olmaması ve konuyu kapatması bir daha bu tip soruların anne-babaya hiç sorulmayacağı anlamına gelir ki bu da çocuğun başka (belki de hiç uygun olmayan) kaynaklara başvurmasına neden olacaktır. Çocukların doğal bir şekilde sordukları sorular genellikle yanıtlanması kolay sorulardır. Önce cinsiyet farkını anlamaya çalışırlar. Dünyaya nasıl geldiklerini, erkek ile kadının arasındaki ilişkinin öneminin ne olduğunu, anne ile babasının yalnız kaldıklarında neler yapıyor olduğu merak ederler. Kendi bedenlerindeki hazzı fark etmeye başlarlar. Bazen bu hazzın devamı için mastürbasyon yaparlar. Ve tüm bunların anlamını merak ederler. Anne babaların çocukları doğduğu andan itibaren bu soruların yanıtlarına hazırlıklı olmaları gerekmektedir. Bunun birden bire 6 yaşında ortaya çıkan ve şaşırtan bir soru olmaması gerekir. Çünkü bu konularda verilecek, güven veren doğru ve örselemeyen yanıtlar, çocuğun belki de tüm yaşantısı boyunca cinselliği algılamasını belirleyecek nitelikte olacaktır. Bu konuda anne babaların birkaç temel prensibe dikkat etmesinde fayda vardır.

Öncelikle soru kime soruluyorsa yanıtı da onun vermesi gereklidir.
Yanıtların açık, sade, kaçamaksız ve doğal olması önemlidir.
Soruya sorulduğu anda yanıt vermek gerekir. Örneğin ?bunu sonra konuşalım, şimdi zamanı değil, burası uygun değil? gibi yanıtlar çocukların tamamıyla bu konunun konuşulmaması gerektiği gibi bir sonuç çıkarmalarına neden olacaktır.
Çocuk asla bu sorusu veya ilgisi için utandırılmamalı, bunun yerine merak etmenin doğal olduğu mesajı verilmeli ve her zaman cevap vermeye hazır olduğunuzun altı çizilmelidir.
Cinsellikle ilgili sorulara verilecek yanıtlarla ilgili yazılmış kitapların bulundurulması ve olası sorulara hazırlıklı olunması gerekmektedir. Gerekirse bu kitaptaki çizimler üzerinden açıklanmalıdır. (Sistem Yayıncılık?a ait ?Ben nereden geldim? isimli kitap size yardımcı olabilir. Aynı isimde Ya-pa yayınlarının da kitabı bulunmaktadır.)
Çocuk Yetiştirme - Çocuklarda Disiplin ? Çocuklara Kural ve Sınırları Öğretmek

5 yaşında bir oğlum var. Eşimle çocuk yetiştirme konusunda çok farklı fikirlerdeyiz. Eşim çocuğumuzu hemen her konuda serbest bırakmak istiyor, bense ona belli bir disiplin uygulamaya çalışıyorum. Bu konuda sürekli çatışma halindeyiz. Çoğu zaman bu durum çocuğa da yansıyor. Çocuk da tabii babasını dinliyor ve beni kaale almıyor. Aramızdaki bu anlaşmazlığı gidermemiz için neler önerirsiniz? 

Eşinizle aranızda söz birliği oluşturabilmeniz için öncelikle disiplin ve çocuk yetiştirme konusunda bazı kitaplar okumanız ve buradaki bilimsel bilgilerin doğruluğu konusunda hem fikir olmanız işe yarayabilir. Çünkü sizin çocuğunuzla ilgili uygulayacağınız yöntemlerin sadece siz istediğiniz için uygulanmayacağını bunların bilimsel bir temeli olduğunu bilmek genellikle babaların tutumunu olumlu yönde etkilemektedir. Her konuda serbest bırakmak genellikle çocuğun gelişim dürtülerini engellemek kaygısıyla ortaya çıkan bir tutumdur. Çocuklar, (özellikle de 5 yaşındaki bir çocuk) dış dünya ve kendi iç dünyası arasındaki dengeyi sağlayamamış olabilirler. Dürtüleri onlara birçok şeye sahip olmaları gerektiğini söyler. Dürtüseldirler, birçok şeyi yapmak, denemek, ellemek, kontrol etmek isteyebilirler. Dürtü kontrolü oluşana dek bu kontrolü kazandıracak olan anne-babadır. Bu yaşlarda dürtülerini kontrol etmeyi öğrenemeyen çocuklar sosyalleşme aşamasında ciddi sorunlar yaşayabilirler. Özellikle de okul ortamında paylaşmak, kurala uymak, beklemek konusunda ciddi zorluklar yaşarlar. Burada eşinizin de kaygılarını dinlemeli, neden çocuğunuza sınırsız özgürlük vermek istediği üzerine konuşmalı ardından da bilimsel olarak bu tutumun çocuğunuza nasıl zarar verebileceği üzerine konuşmalısınız. Hatta gerekirse bir uzmandan yardım almanız uygun olabilir. Çünkü eşiniz bu tutumunu çocuğunuz için iyi olacağı düşüncesiyle sürdürmektedir. Bunun böyle olmadığını fark etmek değişmesine neden olacaktır.
Çalışan bir anneyim. 2.5 yaşındaki oğlum geceleri diş gıcırdatıyor. Bu problemin nedeni psikolojik mi? Ne yapmam gerekiyor? 

Geceleri diş gıcırdatma çocuklarda sıklıkla rastlanan bir problem. Bu problemin nedeni psikolojik de olabilir, fiziksel de olabilir. Öncelikle çocuk hekiminizin çocuğunuzun genel sağlığını düzenli olarak takip etmesi bu nedenle önemli. Çünkü örneğin; bağırsak parazitlerinin de böyle bir probleme neden olabileceği biliniyor. Ayrıca bir diş hekimiyle görüşülüp çocuğunuzun diş yapısının, çene gelişiminin değerlendirilmesi gerekebilir. Psikolojik olarak değerlendirildiğinde diş gıcırdatma çocukların yaşadıkları birçok kaygı, sıkıntı ve üzüntünün bir dışa vurumu olarak değerlendirilebilir. Öncelikle tüm psikolojik kaynaklı sıkıntılarda olduğu gibi bu problemin ne zaman başladığı nasıl bir sıklıkta sürdüğü, hangi durumlarda yoğunluğunun arttığı gözlenmelidir. Aynı şekilde azaldığı durumların da gözlenmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra çocuğunuzun gündüz oyun sırasında ve sizlerle ilişkisi sırasında nasıl bir tutum içinde olduğu da önemlidir. Psikolojik sıkıntılar yaşayan çocuklar bu sıkıntıyı değişik biçimlerde ifade edebilirler. Dikkatli bir gözlemin yapılması ve ipuçlarının dikkatli değerlendirilmesi önemlidir. Bu yaşlarda anne ile ilişkinin yeterli ve doyurucu olması da önemlidir. Sizin gözünüzden kaçan bir ihmal veya huzursuzluk ortamı çocuğunuzun kaygısının artmasına neden olmuş olabilir. Ortamı yeniden düzenledikten ve çocuğunuzla ilişkinizin kalitesini gözden geçirdikten sonra belli bir süre daha izleyip problem hala devam ediyorsa bir uzmandan yardım istemenizde fayda olabilir. 
 
Çalışan Anne / Çocukların Tepkilerinin Altındaki Mesajlar / Anne Çocuk İlişkisinde Üçüncü Kişiler

Çalışan bir anneyim ve 7 yaşındaki kızımı tek başıma büyütüyorum, tabii ki ben çalıştığım zamanlarda onunla bakıcısı ilgileniyor. Benim sorunum şu: kızım evimize akrabam, arkadaşlarım veya yeni tanıdığımız bir misafir geldiği zaman beni unutuyor. Sanki beni sevmiyor da onları seviyormuş gibi davranıyor ve gelenlere ben kötü bir anneymişim izlenimi uyandırıyor. Herkesin yanında bana karşılıklar veriyor ve beni utandırıyor. Bu konuda bazen ne yapacağımı şaşırıyorum. Ne yapmalıyım? 

Çocuğunuzun eve gelen üçüncü kişilere ilgi göstermesini herkesten sevgi ve ilgi almak ihtiyacı olarak da yorumlayabiliriz. Üstelik çocuğunuzu yalnız büyüttüğünüzü söylüyorsunuz. Bu durumda ister istemez çocuğunuzun her sorunuyla yalnız başınıza ilgilenmek zorunda kalıyorsunuz ve ilişkinizde zaman zaman sorunlar yaşanması da doğal. Çocukların sevgilerini ifade etme biçimleri bazen sevilme ihtiyaçlarının nasıl olduğunu anlamamıza yardımcı olabilir. Siz çalışan ve iş harici zamanlarda çocuğunuzla ilgilenebilen bir annesiniz. Dolayısıyla her zaman onunla olamıyorsunuz. Kızınız da başka insanlar olduğunda, yani meşgul olduğunda sizi ihmal ediyor olabilir. Bu çok bilinçli bir tutum da olmayabilir. Burada çocuğunuzun sizi sevip sevmediği sorusuyla ilgilenmek yerine, sizin ilginizi nasıl istediğiyle ilgilenmeli ve onun bu davranışıyla size nasıl bir mesaj verdiğini anlamaya çalışmalısınız. Sizin durumuzdaki her annenin çocuğuyla ilgili benzer kaygılar yaşaması doğal. Ancak çocuğunuzun tepkilerini değerlendirirken bunları size yönelik bir tepki değil, çocuğun bir ihtiyacını veya talebini anlamamıza yardımcı olacak ipuçları olarak ele almalısınız. Çünkü çocuklarla ilişkimizin içeriğini belirleyen şey bizim yorumlarımız ve bu yorumlarımızı çocuklarımıza aktarma biçimimiz oluyor. Belirlediğiniz boş zamanlarda birlikte keyifli aktiviteler planlamanız, onun duygularını dinlemenize olanak veren sohbetler yapmanız bu sorunu hafifletmeye yardımcı olabilir. 
 
Çalışan Anne - Yoğun Tempoda Çalışan Anne

İşlerim çok yoğun olduğu için 6 yaşındaki kızımla ilgilenmeye çok az zaman ayırabiliyorum. Hatta geçen ay okullarında yaptıkları bir gösteriye gideceğime söz vermiştim, ancak işim çıktığı için gidemedim. Kızım hem gösterisine gidemememden hem de bu genel durumdan dolayı bana çok kızgın. Bana neler önerirsiniz, beni anlamasını nasıl sağlayabilirim? 

İşinizin yoğunluğu belirli bir dönem için ise bunu kızınıza anlatabilirsiniz. Ancak bu devamlılık arz ediyorsa elbette kızınızın tepki vermesi, kızması, üzülmesi çok doğal. Yoğun tempoda çalışan anne-babaların mutlaka belirli bir dönemi çocuklarına ayırmaları çok önemli. Ayrıca haftalık program içinde çocukla özel zaman geçirmeye zaman ayırmak gerekmekte. Aksi taktirde çocuğun bu dönemdeki ilgi ve yakınlık ihtiyacının ileriki bir zamanda karşılanması mümkün olamayacağından uzun vadede ciddi problemlerin yaşanmasına neden olabiliyor. Aile bireylerinin birbirleri için zaman ayırması ailenin mutluluğu, huzuru ve psikolojik sağlığı için çok büyük önem taşıyor. Çocuklar anne-babalarının yoğun çalıştığını bilirler. Genellikle bunun mantığını da anlarlar. Bazı çocuklar bu ilgiyi talep etmeye devam eder, kızarak, açık bir şekilde isterler. Bazıları ise talep etmekten tamamen vazgeçerek içlerine kapanabilirler. Bazen de baştan hep talep eden bir çocuk bir süre sonra talep etmemeyi öğrenir. Anne-babaların tüm bu tepkiler karşısında dikkatli olmaları gerekmektedir. Her koşulda belirli ritmik zaman dilimlerini çocuklara ayırabilmek ve bunu yaşamın bir parçası ve gereği haline getirebilmek önemlidir. Zaten siz biraz daha fazla çocuğunuzla vakit geçirebildiğinizde onun davranışlarındaki ve tutumundaki farkı görecek ve bundan haz duyacaksınız.

Çalışan Anne ? Anne Çalışmaya Tekrar Ne Zaman Başlamalı?

8 aylık olana kadar bebeğime ben bakacağım. Çalışmaya başlayacağım için 8 aylık olduğunda gündüzleri onu anneme bırakmayı düşünüyorum. Bunda bir sakınca olur mu? Bebeğim çok kötü etkiler mi? 

Özellikle ilk bir yılda bebeğin anne ile yakın ve yoğun bir ilişkide olmasının önemi bilinmektedir. Bebek tüm ihtiyaçlarını anne aracılığıyla karşılar; yemek, temizlik, sevilme ihtiyacı ve dış dünyanın keşfi anne aracılığı ile olmaktadır. Annenin her koşulda yanında olduğunu fark etmesi, fiziksel ihtiyaçlarının karşılanması kadar, temel güven duygusunun kazanılması açısından da önem taşımaktadır. 1 yaşından sonra çocuklar anneden belli bir süre ayrı kalabilirler. Ancak bir süre sonra da geri geleceğini bilmesi önemlidir. Bu dönemde annenin yarı zamanlı bir işte çalışması uygun olabilir. 2, 2 buçuk yaş civarında ise gün boyunca anne yerine geçen uygun bir bakıcı ile çocuk anneye ihtiyaç duymadan zaman geçirebilir hale gelmektedir. Bu süreler ve ihtiyaçlar çocuktan çocuğa değişmekle birlikte prensipte çocukların psikolojik ihtiyaçlarının bu yönde olduğu bilinmektedir. Bu gerçeğe rağmen günümüzde çalışan birçok annenin doğumu izleyen birkaç ay içinde işe dönmek zorunda olduğunu biliyoruz. Bu süre ne kadar uzatılabilirse elbette bebek için ve anne-bebek ilişkisinin kalitesi için o kadar doyurucu olacaktır. Böyle bakıldığında 8 ay boyunca bebeğinizle birlikte olabilmenizin bir şans olduğu düşünülebilir. Özellikle de sonrasında ona şefkatli, sıcak ve iyi bir bakım verebilecek birinin olması da bir avantaj olarak değerlendirilebilir. Bu kişinin anneniz olması sizin huzurunuz açısından da önemli. Eğer anneniz sizinle benzer bir yaklaşım içinde olursa, temizlik ve bakımının yanı sıra sabır, yumuşaklık, sevecen bir ses tonu gibi bebeğin ihtiyaç duyduğu diğer psikolojik faktörleri de göz önünde bulundurursa bu durum bebeğiniz için özel bir sakınca yaratmayacaktır. Tabi burada önemli olan iş dışındaki zamanınızı yoğun ve etkin bir şekilde bebeğinizle geçirmenizdir. Çünkü unutmamalısınız ki, tüm ihtiyaçları başkası tarafından karşılansa bile hiçbir ilgi sizin ilginizin yerini tutmayacak ve bebeğiniz her zaman size ihtiyaç duyacaktır.
Kız Çocuklarının Erkek Gibi Davranması

7 yaşında bir kızım var. Bazen onun erkek gibi davranması beni rahatsız ediyor. Acaba kız çocukları ve anne arasındaki ilişkide anne nasıl bir model olmalı? Bana yardımcı olursanız sevinirim?

Anne özellikle kız çocukların hayatında önemli bir rol modelidir. Özellikle kendi cinsiyetine ait özellikleri anneyi izleyerek öğrenir ve anneyi taklit eder. Annenin duygularını ifade etme biçimini, giyimini, konuşmasını, tepki verme biçimimi ve sorun çözme biçimini taklit eder. Bu taklit ettiği davranış ve tutumlar arasından anne-baba tarafından onaylananlar pekişir. Yavaş yavaş çocuğun kişilik yapısını oluşturur. Kız çocukların ?erkek gibi? olması, başka deyişle daha sert, agresif, hareketli olması, erkek çocukların ilgi duyduğu alanlara ilgi duyması büyük olasılıkla bu yönlerinin bir şekilde takdir edilmesi ve öne çıkarılması ile ilgilidir. Bazen anne ile yeterli yakın duygusal ilişki içinde olamayan ve anne ile çatışmalar yaşayan kız çocuklar babayı taklit etme eğiliminde olabilmektedirler. Böyle bir durumda da anne ile çatışmaların çözümünde ?baba? gibi davranmayı tercih edebilirler. Bazen de babanın kız çocukla yeterli ve sıcak bir ilişki içinde olmaması böyle bir etki yaratabilmektedir. Bu durumda çocuk bir denge oluşturma çabasına girmekte ve babanın boşluğunu kendi içinde tamamlama yoluna gidebilmektedir. Annenin doğal davranması, temel annelik becerilerini kullanması, bebeklik döneminden itibaren yakın ilişkide olması, çocuğun duygularını anlamak konusunda çaba göstermesi, açık bir iletişim içinde olması çocuğun cinsiyet rolünü benimsemeye başladığı dönemde annesini model alma olasılığını artırmaktadır. 

Cinsiyet Rolü ? Yaşından Büyük Davranma

Kızım 10 yaşında ve makyaj malzemelerimi kullanıyor. Makyaj malzemelerimi odasına kaçırıyor ve dışarı çıkarken makyaj yapıyor. Allığından pudrasına, rujundan farına kadar her şeyi sürüyor. Ona bunun doğru olmadığını söylüyorum, ama beni dinlemiyor. Ben de aşırı tepki gösterip işlerin temelli sarpa sarmasını istemiyorum. Ne yapabilirim?

Bu yaşlarda cinsiyet rolü iyice benimsendiği için daha kadınsı özelliklerin benimsenmesi doğal karşılanabilir. Özellikle de küçük yaşlardan itibaren Barbie türü oyuncaklarla oynayan kız çocukların süse, makyaja daha fazla ilgileri olduğu biliniyor. Bazen anneyi model aldıkları için fazla süse makyaja meraklı olurlar. Bazı durumlarda ise annenin fazla makyaj alışkanlığı olmasa da kız çocuklar makyaja meraklı olabiliyorlar. Bu durumda ona belki bazı durumlarda ve kısmen süslenmesi, makyaj yapması için izin verebilirsiniz. Örneğin hafta sonu bir gün buna izni olabilir ve bir ya da iki malzeme ile sınırlandırabilirsiniz. Malzemenin ne olacağını da kendisi seçebilir. Daha fazlası için de bir yaş sınırı koyabilirsiniz ve o yaştan sonra daha fazla makyaj yapmasına izin verebileceğinizi söyleyebilirsiniz. Bazen süse ilgi, daha fazla ilgi çekme ihtiyacının bir göstergesi de olabilir. Özellikle baba tarafından beğenilmek bu yaşlarda önemlidir. Babanın onun sade halini daha fazla sevdiğini söylemesi ve onun başka olumlu özelliklerini beğendiğini belirtmesi problemin çözülmesinde etkili olabilir. Gerçekten de aşırı tepki vermek, yasaklamak, utandırmak bu gibi durumlarda durumun pekişmesini sağlar. Bu nedenle duygularını anlamaya çalışmak, ihtiyacını fark etmek, onu dinlemek ve birlikte daha uygun bir çözüm bulmaya çalışmak daha etkili olacaktır.

Erkek Çocukların Karşı Cins ile ilgili Eşyalara İlgi Göstermesi / Cinsiyet Rolleri

2.5 yaşındaki oğlum takılarıma ve çantama ilgi gösteriyor ve onları takmak istiyor. Eşim ve ben bunu engelliyoruz. Ben bu konuda daha yumuşak tepki veriyorum. Bu tür şeyleri kızların taktığını, erkeklerin takmadığını söylüyorum. O da o an vazgeçiyor. Eşim ise bağırıyor. Bazen oyuncak bebeklerle ilgileniyor. Aslında bu tür şeylere ilgisi aşırı değil. Az da olsa bir erkek çocuğun bunlarla ilgilenmesi normal mi? Bir erkek çocuk gibi arabalara ve toplara çok meraklı. Çok duygusal bir çocuk. Ona davranışıyla ilgili bir tepkide bulunduğumda bana küsüyor. Benim merak ettiğim şey, ona bu gibi durumlarda, yani bu tür şeylere ilgi gösterdiğinde nasıl bir davranış sergilemem gerektiği. Yanlış bir şey yapmak istemiyorum. 

Bu yaştaki bir çocuğun çevresindeki her şeyle ilgilenmesi son derece doğal. Takılar renkleri, parlaklıkları ile çocukların ilgisini çekebilecek malzemeler. Ayrıca çevresinde gördüklerini taklit ederek öğreniyorlar. Sonuçta sizin süslendiğinizi, takı taktığınızı izlemesi böyle bir davranışı taklit etmesi için yeterli. Cinsiyet rolünü benimsemeye başlaması bu yaşlarda oluyor. Zaten top, araba gibi oyuncaklara da ilgili olduğunu söylüyorsunuz. Bu durumda şu sıralar birçok şeyin ilgisini çekmiş olduğu söylenebilir. Oyuncak bebekler, evcilik malzemeleri çocuklar için çok uygun dramatizasyon malzemeleridir. Çocuklar bu yolla kendi iç dünyalarını yansıtabiliyorlar. Çocuğunuz bu tür oyuncaklarla oynamak istediğinde onu engellemek yerine oyununu izlemek, kurduğu hikayenin içeriğini takip etmek daha uygun olur. Çünkü bu yolla çocuğunuzun duygularını, ihtiyaçlarını, endişelerini tanımanız mümkün olabilir. Çocuğun taklit davranışı, bize çocuğun daha çok kiminle özdeşleşmiş olduğu konusunda da fikir verir. Çocuğunuz daha çok ev işlerini taklit ediyorsa, sizin süslenme davranışınızla daha çok ilgiliyse bu durumda baba ile fazla vakit geçirememiş olduğunu ya da fazla yakın ilişki içinde olamadığını anlayabiliriz. Böyle bir durumda çocuğun oyununa ve oyun için seçtiği malzemelere müdahale etmek yerine babanın çocukla daha fazla vakit geçirmeye çalışması, onunla oyunlar oynaması daha yararlı olacaktır. Çünkü çocukların her türlü davranışı, çocuğu tanımamız ve uygun davranışı belirlememiz konusunda bize yol göstericidir. Davranışları problem olarak ele almadan önce bize neyin ipucunu verdiğini anlamaya çalışmalıyız.
Eşimle boşandık. 9 yaşındaki kızım zaman zaman evde bir tatsızlık yaşandığında bana kızdığında beni babasıyla yaşamakla tehdit ediyor. Ben de "Benimle kalmanı çok isterim, ama yine de bu senin tercihin, nerede istiyorsan orada yaşa" diyorum. Fakat doğru yaklaşımın ne olduğu konusunda endişelerim var. Bu durumlarda ne yapabilirim? 
 
Anne-babanın boşanması durumunda bu tarz sorunlar sıklıkla yaşanıyor. Anne ve babanın ayrı olması çocukları genellikle çok çaresiz hissettiriyor. Kendilerini bir karar vermek zorunda hissedebiliyorlar. Aslında ?babamda mı, annemde mi kalmalıyım? Hangisinden vazgeçeyim? sorusu sıklıkla düşündükleri bir soru. Her durumda birisinden vazgeçmesi gerek gibi hissediyorlar. Belirttiğiniz gibi çatışmalar yaşandığında da diğer tarafta kalma isteği için mantıklı bir kanıt da buluyor çocuklar. Ancak büyük olasılıkla babasında da kalsa benzer bir sorun orada da yaşanacak. Bu tarz problemleri ?hangimizde kalmak istiyor? diye yorumlamaktansa, o anki çatışmanın ona ne yaşattığını anlayarak çözmeye çalışmak daha yararlı olacaktır. Nerede kalmasının en uygun olacağı ve nasıl bir düzende diğer ebeveyni görebileceğinin baştan konuşulup belirlenmesi önemlidir. Bunu da yapmışsınız zaten. Bundan sonra çıkabilecek problemlerde ?nerede istersen kal? demek yerine yaşadığı sıkıntıya odaklanmak, duygularını anlamak ve ona zaman tanımak önemlidir. Böyle durumlarda çocukların güven duymaya ihtiyaçları oluyor. Bunun yaşanan bir sıkıntı olduğunu vurgulamalı, her koşulda onunla olmak istediğinizin altını çizmelisiniz. Çünkü ?istersen git? demek ?gitmene bir itirazım olmaz?, ?senden vazgeçebilirim? gibi mesajları da içerebilir. Çocuklar boşanma durumunda anne-babalarının kendilerini ortada bırakacağı, vazgeçeceği, yalnız bırakacağı kaygısını sıkça yaşarlar. Çatışma zamanları da bu kaygı güçlenebilir. Özellikle de çatışma zamanlarında ondan vazgeçemeyeceğinizi belirtmeniz bu nedenle önemlidir.
 
Boşanma

Eşimle 4 yıl önce boşandık. Kızım şu anda 6 yaşında ve babasını senede bir görüyor. Bunu ona nasıl anlatacağımı ve çocuğuma nasıl davranacağımı bilemiyorum. Çalışan bir kadınım. Kızıma en ufacık kızdığım zamanlarda bile bana "Sen beni sevmiyorsun" diyor. Onunla nasıl sağlıklı iletişim kurabilirim?
 
Bu gibi durumlarda anneler birçok yükü yüklenmek zorunda kalıyorlar maalesef. Bu durumda hem çocuk anneye çok bağımlı oluyor hem de aralarındaki ilişkinin kalitesi bozulabiliyor. Bugüne kadar baba yoksunluğunu yaşamış olduğuna göre bu durumu yeniden konuşmak kızınız için yeni bir travma olmayacaktır. Bu nedenle durumu bütün açıklığıyla konuşmanız uygun olacaktır. Ayrılmanın ne demek olduğunu, bunun onunla hiçbir ilgisi olmadığını, sadece aranızdaki anlaşmazlıkla ilgili olduğunu, sizin her zaman ve her koşulda onunla birlikte ve yanında olacağınızı vurgulamanız önemlidir. Babanın da onu çok daha seyrek olarak görebildiğini bu konuyu da isterse onunla konuşabileceğini söyleyebilirsiniz. Siz ona sadece iyi bir anne olabilirsiniz. Baba olamazsınız. Bu nedenle babanın söylemesi gerekenleri sizin söylemeye çalışmanızın da bir faydası olmayacaktır. Bu onunla babası arasındaki bir ilişki ve siz ne yaparsanız yapın bu ilişkinin şeklini değiştiremeyeceksiniz. Her anne-çocuk ilişkisinde olduğu gibi karşılıklı kızgınlıklarınız olması doğaldır. Böyle durumlarda hangi davranışına kızdığınızı net olarak söylemeniz önemlidir. Çünkü bazen çocuklar davranışlarıyla kişiliklerini bir olarak algılayabilirler. Yani siz kızınıza değil onun bir davranışına kızdığınızı vurgulamalısınız. Başka zamanlarda da onu ne kadar sevdiğinizi, onun sizin için ne kadar önemli olduğunu, onunla gurur duyduğunuzu vs söylemeniz onun daha iyi hissetmesine yardımcı olacaktır. Tabi küçük yaşlarda anne-babası ayrılan çocukların temel güven duygularının etkilendiği bilinmektedir. Yeterince sevilip sevilmediğini, değerini ve önemini sık sık test etme ihtiyacında olması doğaldır. Sizin de onu terk etmenizden kaygılanabilir ve yaşadığı hem türlü olumsuz duygunun sonunda yeniden sevildiğini test etme ihtiyacında olabilir. Mümkün olduğunca onunla keyifli vakit geçirmeniz, duygularını ifade etmesine fırsat veren oyunlar oynamanız (evcilik, resim, oyun hamuru vs gibi yaratıcı oyunlar) hem duygularını paylaşmasını sağlayarak onu rahatlatacak hem de ilişkinizin daha olumlu olmasına yardımcı olacaktır. Eğer ailenizde dayı, dede gibi kızınızla vakit geçirebilecek bir erkek model varsa bu da kızınızın yaşadığı sıkıntıların azaltılmasında etkili olabilir.
Bebeğimi parmak emme alışkanlığından, onu olumsuz etkilemeden nasıl vazgeçirebilirim? 
 
Parmak emme birçok bebeğin anne karnındayken başladığı ve sonrasında da sürdürdüğü bir eylemdir ve bebeğin emme ihtiyacıyla çok bağlantılıdır. Yaşamın ilk yılında bebeklerin yarısının parmaklarını emdikleri bilinmektedir. İlk bebeklik döneminde yapılacak çok fazla şey yoktur. Ancak çocuklar ellerini ve parmaklarını başka işler için kullanma becerisi kazanmaya başladıklarında ellerine başka şeyler vererek dikkatlerini başka yöne yöneltmek mümkün olabilir. Bebeklerin anne memesini emmeleri, emzik emip emmemeleri gibi faktörler de parmak emme ile ilişkili olabilmektedir. Sürekli parmak emme alışkanlığı geliştiyse bu bebeğin veya çocuğun var olan bir gerginliği azaltmak için bu yola başvurma olasılığı da düşünülmelidir. Mümkün olduğunca konuya dikkat çekmeden ve fazla uyarmadan konuya çözüm getirmeye çalışmak gerekmektedir. Genellikle anne-babayla, özellikle de anneyle ilişkinin biraz daha arttırılması, bebeğin daha huzurlu bir ortamda sakince rahatlatılması, ihtiyaçlarının daha yumuşak bir şekilde, ilgi ve sevgi ile karşılanması bu problemin yavaş yavaş ortadan kalkmasına yardımcı olabilmektedir. Ancak parmak emme, sonradan ortaya çıkan bir problem ise o zaman konu biraz daha farklı ele alınmalıdır. Çünkü bu psikolojik bir gerilemeye işaret edebilir ve bu durumda profesyonel bir yardıma ihtiyaç olabilir.
Bebeği memeden kesmenin psikolojik boyutu olabilir mi? Örneğin memeden kesme psikolojik bir travma yaratır mı?

Tüm bebekler beslenme, hastalıklardan korunma ve psikolojik gelişiminde anne sütünün önemi bilinmektedir. Bebeklerin doğumla birlikte getirdikleri önemli birkaç yaşamsal refleksten biri emme refleksidir. Bu refleks hem bebeğin karnını doyurmasında önemlidir hem de doğum öncesinden başlayan anne ile yoğun temas ihtiyacının doyurulması için önem taşır. Bebeğin beslenmesi ve hastalıklardan korunması için çocuk hekimleri en az 6 ay anne sütü emmenin önemini vurgularlar. Psikolojik açıdan bakıldığında yaşamın yaklaşık ilk bir buçuk yılı emme ihtiyacı devam eder. Ancak bu ihtiyacın karşılanmasının başlangıçta anne aracılığıyla karşılanması önemliyken 6 ay bir yıl arası dönemde bunun yerini emzik veya biberon gibi araçların da alabildiği bilinmektedir. Annenin bebeğin ihtiyaç duyduğu anneye temas, kucaklanma ve sevilme ihtiyacını meme emzirmeden de karşıladığı durumlarda memeyi bırakmak bebekte ciddi bir travma yaratmaz. Ama ilk bir yılın anne ile bebeğin ilişkisinde çok önemli olduğu unutulmamalıdır. Annenin günün büyük çoğunluğunu bebekle geçirmesi, onunla konuşması, sarılması, vücuduyla temasta olması önemlidir. Bu durumda bebek annenin memesinden daha kolay vazgeçebilir. Ancak anne bebekle yeterince vakit geçiremiyorsa birlikte olduğu zamanlarda meme emzirmek bebeği iyi hissettirmesi bakımından önemli olmaktadır. Bu durumda meme emzirme sürecinin biraz daha uzamasına izin verilmesi en doğru yaklaşım olacaktır. 
2 ve 6 yaşında iki çocuğum var. Benim sorunum, eşimin çocuklarımıza karşı çok ilgisiz bir baba olması. Onları sadece birkaç dakika kucağına alıyor, seviyor ve sonra ilgilenmiyor. Çocuklar soru sorduğunda bile cevap vermiyor. Bu konuda onunla çok çatıştık, ancak o hiç değişmiyor. Ben ise çocuklarımla ilgileniyorum ve en doğrusunun ne olduğunu araştırıyorum. Dergiler ve kitaplar okuyorum. Bu konuda hem eşime karşı hem de çocuklarıma karşı neler yapmalıyım? 

Kişilik özellikleri genellikle kalıcıdır ve kişilerin ilişki kurma biçimlerini değiştirmek pek mümkün değildir. Eşinizle ilgili sorun olarak tanımladığınız durumlar anlaşıldığı kadarıyla başından beri aynı olan değişmeyen durumlar. Büyük olasılıkla eşiniz çocuklarla yeterince vakit geçirmediğinin yeterli ilgi gösteremediğinin farkındadır. Ama ya nasıl davranması gerektiğini bilmiyor olabilir ya da ilgi göstermek, oyun oynamak konusunda yeterince becerikli olmayabilir. Her iki durumda da onu eleştirmek, yetersizliğini göstermek ve söylenmek çözüm olmayacaktır. Bunun yerine kendi edindiğiniz bilgileri onunla paylaşabilir onun desteğine duyduğunuz ihtiyacı vurgulayabilirsiniz. Ayrıca ilgi gösterme biçimi tam sizin istediğiniz şekilde olamayabilir. Örneğin; masa başı oyunların oynamak ona sıkıcı gelebilir ama çocuklarla top oynamayı belki becerebilir. Böyle daha iyi olduğu ve daha sabırlı olabileceği alanları bulup o konularda kendisinden yardım isteyebilirsiniz. Böylece eşiniz de çocukları için iyi bir şey yaptığını fark ederek daha fazla çaba göstermek için motive olacaktır. Belki bu konuda ikna etme sorumluluğunun bile sizde olması sizi kızdırıyor olabilir. Ancak bu konuda okuyan, araştıran, daha fazla bilgiye yani daha fazla güce sahip olan sizsiniz. Dolayısıyla eşinizi biraz daha bilgilendirmek ve çocuklarla ilgilenmek konusunda heveslendirmek de size düşüyor. Bazen anneler çocuklarla oynama ve onlarla ilgilenme konusunda o kadar iyi ve becerikli olurlar ki, bu da babaların kendilerini yetersiz hissetmelerine neden olabilir. Bu durumda zaten eşim bu işi daha iyi hallediyor düşüncesiyle tüm sorumluluğu annelere bırakırlar. Önce eşinizin yardımına gerçekten ihtiyacınız olduğunu hissettirmelisiniz. Çocuklarınızla ilişkiniz konusunda ise zaten araştıran ve okuyan biri olduğunuzu söylüyorsunuz. Aynı duyarlılığı devam ettirmeniz durumunda çocuklarınızla iletişiminizde bir sorun olmayacaktır. Elbette sizin ilginiz ve desteğiniz babalarıyla ilişki ihtiyaçlarını karşılamayacaktır ama unutulmaması gereken şey, sizin yapabileceklerinizin elinizden geldiğince yeterli bir anne olabilmekle sınırlı olduğudur.
Eylül ayında 3 yaşını bitirecek bir oğlum var. 1 ay öncesine kadar çok sosyaldi. Yetişkinlerle ve çocuklarla arası çok iyi idi!!! İletişim kurabilen oğlum son bir aydır bize gelen arkadaşlarımızın çocuklarından ve parkta oynayan çocuklardan olsun kaçmaya başladı ki onlar, varken yanıma gelip hiçbir şekilde oyun oynamaya devam etmiyor. Yalnızken bir sorunu yok, ama sanki diğer çocuklar yanına geldiğinde suratı korkuyormuş gibi bir ifade alıyor ve kaçarak benim yanıma geliyor. Babası yaklaşık 6 aydır askerde ve biz evde ikimiz kalıyoruz. Gerçi anneanne ve dede devamlı bizimle ilgileniyorlar, ama benim öğrenmek istediğim, bu durum çekingenlik yaşından mı kaynaklanıyor, yoksa babasının olmamasının bir etkisi olabilir mi? Bu duruma gerçekten çok üzülüyorum, çünkü onu daha önceden tanıyanlar, niye şimdi böyle olduğuna da hayret ediyorlar.

Bana yardımcı olursanız sevinirim.

3 yaş psikolojik gelişim açısından oldukça kritik bir yaş. Aslında tam sosyalleşmenin başladığı, dış dünya ile ilişkinin çok arttığı ve bu anlamda güvenin kazanıldığı bir dönem. Bu anlamda bu yaşta çekingenliğin artmasını değil azalmasını ve dış dünya ile ilişkinin artmasını bekliyoruz.  Ancak babayı uzun zamandır görememek ve bunun yarattığı baba yoksunluğu birçok konuda sıkıntılar yaşanmasına neden olabilir. Özellikle baba ile ilişki daha yakın ise yoksunluk belirtileri de daha şiddetli olabiliyor. Bu belirtiler her çocukta farklı farklı ortaya çıkabiliyor. Babanın dış dünyayı ve dolayısıyla dış dünyaya olan güveni temsil ettiği düşünüldüğünde babanın yokluğuyla birlikte dış dünyanın daha tehditkar algılanması ve buna bağlı korkuların ortaya çıkması mümkün olabilir. Birden bire ortaya çıkan bu gibi değişikliklerde bazı olumsuz yaşantıların etkili olduğu biliniyor. Babayı uzun süre görememek de böyle bir etki yaratmış olabilir. Bunun dışında ani bir korku yaşantısı, örseleyici bir duruma maruz kalmak ya da tanıklık etmek de bu tarz davranış ve tutum değişikliklerine neden olabilmektedir. Bu durumda çocuğun psikolojik değerlendirmesinin yapılması ve olası nedenlerin araştırılması önemli olabilir. Böylece bu problemi ortadan kaldırmaya yardımcı olabilecek yolları belirlemek mümkün olacaktır.
5 aylık hamileyim ve plansız bir şekilde hamile kaldım. Şu anda karnımda bir bebek olduğunu kabullenmekte çok zorlanıyorum ve sanki bebeğim doğduktan sonra da böyle hissedecekmişim gibi geliyor. Bana ne tavsiye edersiniz?

Hamileliğe başlangıç koşulları elbette çok önemlidir. Anne olmaya hazır hissetmek annenin bebekle kurduğu ilişkinin içeriğini ve kalitesini etkiler. Ancak hormonların etkisiyle hamilelik ilerledikçe ve doğumla birlikte bebeğinizle aranızda daha sıcak bir bağ hissetmeye başlarsınız. Her ne kadar plansız bir hamilelik de olsa bu bebeği doğurmaya karar verdiğinize göre bir yanınız da bu bebeği istiyor demektir. Karnınızda bir bebek taşımanın keyifli ve hoş taraflarını düşünmeye çalışarak bu rahatsız edici duygularınızdan kurtulabilirsiniz. Bu konuda eşinizden yardım istemekten çekinmeyin. Eşinizle birlikte bir bebek sahibi olmanın size getireceği keyfi ve yaşamınıza katacağı güzellikleri konuşabilirsiniz. Gevşeme egzersizleri yaparak karnınızda bebeğinizi hissetmeye çalışabilir ve onunla duygusal bir ilişki kurmaya çalışabilirsiniz. Unutmayın ki hormonlarınız size ihtiyacınız olan desteği verecektir. Hamileliğiniz sırasında bebeğinize ne kadar hazır hissederseniz doğumdan sonra yaşayacağınız sıkıntılar da o kadar azalacaktır. Annelerin duygularının bebeklere aynen geçtiği biliniyor. Bu nedenle öncelikle bu durumdan sizin keyif almanız, mutlu olmanız önem taşımaktadır.
11 yıllık evliyiz ve 4 yıl önce bir oğlumuz oldu. Eşim haftanın 3 günü bir işte çalışıyor. Ben de bir bankada memur olarak çalışıyorum. Eşimle birbirimizi çok seviyoruz, ancak artık rutinleşmeye başlayan hayatımızı nasıl hareketlendirebileceğimize karar veremiyoruz. Bu konuda bize neler önerirsiniz?

Öncelikle eşinizle bu konuyu konuşmak için uygun bir zaman ayarlamanız iyi bir başlangıç olabilir. Çocuğunuzun uyumuş olduğu veya onu bir aile büyüğüne bırakabileceğiniz bir gün baş başa bu konuyu konuşabilirsiniz. İki tarafın da nelerin rutinleştiği konusundaki görüşleri, hobileri, neleri özlediği, nelerden keyif aldığı konuşulabilir. Genellikle karı-kocanın çalıştığı durumlarda aileye bir bebeğin gelmesiyle birlikte tüm boş zamanlar bebeğin bakımı, sağlığı, gelişimi üzerine planlanır ve bebekle fazla vakit geçirme ihtiyacı nedeniyle kişiler hem kendilerine daha az zaman ayırırlar hem de birbirlerine. Ancak sizin de fark etmiş olduğunuz gibi bir süre sonra yaşamın monotonlaşmaya başlaması kişilerin mutsuzlaşmaya başlamasına neden olur. Üstelik bu keyifsizlik hali bebeğe da yansır ister istemez. Bu farkı fark etmek ve değiştirmek istemek çok önemli bir başlangıçtır. Bu noktada diğer aile büyüklerinden yardım alabilmek çok önemlidir. Eski sosyal aktivitelerinize zaman ayırmanız için onların desteğine ihtiyacınız olacaktır. Haftanın bir günü çocuğunuzun kaygısını hissetmeden evde ya da dışarıda baş başa bir yemek yemeniz bile sizin iyi hissetmenizi sağlayacaktır. Spor, dans, kurs gibi ortak keyif alabileceğiniz bir aktiviteye karar verebilirsiniz. Kendinize ve ilişkinize zaman ayırabildiğinizde çocuğunuzun da bundan olumlu etkileneceğini akılda tutmalısınız. Bebeğin doğumuyla birlikte onunla geçirilen yoğun yaşantının ardından bebekten ayrı olunduğunda suçlu hissedilebilir. Ancak çocuğunuzun da sizden ayrı olmaya ihtiyacı olduğunu unutmamalısınız.
7 yaşında bir oğlum var. Genellikle her gece alt ıslatma problemi yaşıyor. Bir çocuk doktoru bize muayeneden sonra bu durumun nedeninin psikolojik olabileceğini söyledi. Sizce bu sorun için bir psikoloğa gitmeli miyim? Bana neler önerirsiniz?

Fizyolojik değerlendirmesi yapıldığı halde bir problem olmadığı saptanan çocukların alt ıslatma probleminin psikolojik kökenli olduğu varsayılır. Çocuğunuz başlangıçta tuvalet kontrolünü kazandıysa ve bir dönem altını ıslatmamayı başardıysa, sonradan ikincil olarak ortaya çıkan alt ıslatma problemi var demektir. Bu durumda birden bire ortaya çıkan bir sıkıntılı yaşantıya tepki olarak gelişti demektir. Başından beri bu kontrolü kazanmadıysa çocuk doktorunuzun muayenesinin yanı sıra yine de bir ürolog muayenesi gerekli olabilir. Burada da bir problem saptanmazsa bazı metodlarla bu problemin çözülmeye çalışılması gerekmektedir. Alt ıslatma problemi de birçok çocukluk çağı problemi gibi birçok yönüyle değerlendirilmesi gereken bir problemdir. Yani çocuğun başka kaygılarının, sıkıntılarının, ihtiyaçlarının dikkatlice değerlendirilmesi ve aile ile detaylı olarak görüşülmesi gerekmektedir. Bu nedenle bu tedavi programını uzman bir pedagog veya psikologla yürütmeniz daha uygun olur. Çünkü bu tarz problemler neden olan etmenler bulunup hallolmadıkça tam olarak çözüme kavuşturulamazlar. Belki alt ıslatma problemi bir iki davranışçı müdahale ile çözülebilir ama temeldeki problem devam ediyorsa başka bir belirti ortaya çıkabilir. Bu nedenle de bir uzman desteğiyle bu problemin üstesinden gelmeye çalışmak daha uygun olur. Çocuğunuzun alt ıslatma probleminin ne zamandan beri var olduğu önemli. Doğumundan bu yana tuvalet kontrolünü hiç kazanmamış olması ile kazandıktan sonra yeniden ıslatmaya başlaması farklı değerlendirilir.
25 aylık bir kızımız var. 17 yıllık bir özlemin ardından geldiği için aşırı ilgiliyiz. Bu ilgimizi kısa süreli de olsa kesince, kendisini yerde veya bir eşyanın kenarında geriyor ve aşırı terliyor. Kızdığımızı anlayınca daha da sık yapıyor. Bir uzmana mı gitmeliyiz? Ne önerirsiniz? 

Geç ve güç sahip olunan bebekler ister istemez aile tarafından ilgi merkezi haline getiriliyor ve bazen aşırı koruma dolayısıyla disiplin uygulanmasıyla ilgili sorunlar yaşanabiliyor. Bebekler dış dünya ve kendileriyle ilgili algılarını ilk günden itibaren çevrelerinden aldıkları ilgi aracılığıyla geliştirirler. Bebekler, hangi tepkilerine anne-babalarının nasıl bir yanıt verdiğini, anne-babalarının hangi davranışlarını nasıl kontrol edebileceklerini zaman içinde öğrenirler. Yapmaları ve yapmamaları gerekenleri anne-babalarının tepkileri aracılığıyla öğrenirler. Sürekli ilgilenilen, neredeyse 24 saat izlenen ve her türlü ihtiyacı bazen bebek talep etmeden fark edilip karşılanan bebekler, bu ilgi kesildiğinde veya ilgiye biraz ara verildiğinde aynı ilgiyi alabilmek için daha fazla çaba içine girebilirler. Tanımladığınız gerilme ve aşırı terlemenin de tek başına böyle bir şeye bağlı olduğunu söylemek doğru olmayabilir. Tepkisine kızmanızın bu tepkiyi arttırmış olması sizin dikkatinizle bağlantılı olduğunu gösteriyor. Tabi başka fiziksel bir problem de bu tarz tepkilere neden olabilmektedir. Bunun için doktorunuzla görüşmenizde uygun olur. Ayrıca çocuğunuzla ilgilenirken onun kendi becerilerinin gelişmesi ve sizden yavaş yavaş ayrışıp sosyalleşebilmesi için mümkün olduğunca fırsat vermelisiniz. Örneğin çatal-kaşık kullanarak yemeğini yemesi, bardakla kendi suyunu içmesi, bazı basit giysileri çıkarması için bu yaş çok uygun bir dönemdir. 

Aşırı İlgi- Fiziksel Ceza- Annenin Suçluluk Duygusu ? Disiplin Sorunları ? Sınır Koymak ? Hamilelik Döneminde Depresyon

17 yıldan sonra sahip olduğumuz kızımıza aşırı ilgi gösterdiğimiz için, dediği yapılmayınca ağlama krizine giriyor. Kimi zaman kendisine fiziksel zarar veriyor. Sinirli olduğum zamanlar ben de onu hırpalıyorum. Vicdan azabı çekiyorum ve bunun yararını da görmüyorum. Ayrıca kızınca vurma huyu da var. Sakin yaklaşıp büyümesini mi beklemeliyiz, yoksa bir uzmana mı gitmeliyiz? Hamilelikte 7,5 aydan sonra depresyon geçirip sürekli ağladım. Bunlara, ben mi neden oldum acaba, yoksa genetik olarak bizden mi kaynaklanıyor?

Çocukların isteklerinin yapılmaması durumunda aşırı reaksiyon vermeleri çok sık rastlanan bir durumdur. Özellikle sizin de belirttiğiniz gibi sürekli ilgi merkezi olan ve ihtiyaçlarını geciktirmeyi öğrenememiş, istekleri istediği gibi istediği anda yerine getirilen, sınır koyulmayan, kural öğretilemeyen, otokontrol geliştirememiş çocuklarda ağlama krizleri gibi tepkilere daha sık rastlanmaktadır. Çocuklar bebeklikten itibaren dürtüsel olarak birçok talepte bulunuyorlar. Başlangıçta bu talepler açlık, temizlik ihtiyacı, uyku ihtiyacı vb gibi temel ihtiyaçlarla ilgili iken yavaş yavaş dış dünyaya ilişkin ihtiyaçlar da ifade edilmeye başlanır. Çocuk özellikle ilk 3 yılda benmerkezcilik özelliğini sürdürdüğü için gördüğü, fark ettiği her şeye sahip olmak ister. Bu sırada anne-babanın çocuğa bazı uygun sınırlamalar getirmesi çok önemlidir. Çocuk bazı isteklerinin kabul edildiğini ama bazılarının da kabul edilmez ve uygunsuz olduğunu bizim geri bildirimlerimizde öğrenmeye başlar. Ancak yerli yersiz sadece çocuk istiyor diye her türlü talebin karşılandığı ve sınırlılıkların hiç yaşatılmadığı durumlarda bir süre sonra çocuk neyi istemesi neyi istememesi gerektiğini öğrenemeyeceği için isteklerinin sınırlarını da genişletmektedir. Ve daha önce engellenmediği için taleplerine hayır dendiğinde büyük bir hayal kırıklığı yaşayarak tepki gösterecek, daha fazla ağlayacak daha fazla davranış sorunları gösterecektir. Bu durumda anne-babanın da toleransı azalmaya başlar. İster istemez anne-baba da kızgınlık yaşar ve sonunda yerinde ve zamanında uygun sınırlama getirilemediği için anne-babalar belki de daha gereksiz bir durumda daha fazla tepki verirler. Bu büyük bir kızgınlığa hatta hırpalamaya kadar varabilir. Bunun yerine her konuda belirli sınırlar koymak ve bu sınırların tutarlılıkla uygulanması tercih edilmeli. Birçok konuda ?hayır?ın varlığını öğrenen bir çocuk yavaş yavaş uygun olan ile olmayanı birbirinden ayırmaya başlayacaktır ve daha az konuda sorun yaşanacaktır. Kendisine zarar verme ve karşısındaki kişiye vurma da aslında bebeklik dürtüselliğinin bir uzantısıdır. İsteklerinin engellenmesi tahammül göstermeyi öğrenememiş çocuklar daha agresif bir tutum içine girmektedirler. Burada sizin tutumunuz onun kendisine de başkasına da zarar verici şekilde davranmasına engel olmak olmalı. Tutarak sakinleştirerek, bunun uygun olmadığını belli etmelisiniz. Bunun yerine de daha istediğiniz gibi davrandığında, örneğin isteğini uygun bir şekilde ifade ettiğinde de bunun güzel ve istenen bir davranış olduğunu vurgulamalı onu ödüllendirmelisiniz. Birçok anne hamilelik sırasında ve sonrasında depresyon geçirebiliyor. Bu durum elbette çocuğunuzla ilişkinizde sıkıntılar yaşamanıza neden olmuş olabilir. Ancak bugünkü durumu tek başına açıklayacak bir neden gibi görünmüyor. Çünkü depresif duygular yaşandığında annenin kendine dönmesi çocukla ilişkinin azalmasına neden olabilir, sonuçta çocuk ihmal edilebilir. Siz daha çok aşırı ilgiden söz ediyorsunuz. Ama tabi hamilelik sırasında yaşadığınız kaygı da çocuğunuzla ilgili kaygılarınızın artmasına ve bu nedenle onunla ilişkinizde daha koruyucu davranmanıza neden olmuş olabilir. Ancak bu noktadan sonra önemli olan çocuğunuzu yeniden disipline edebilmenizdir. Çünkü uygun disiplinle her çocuğum huzuru ve uyumu artabilmektedir.
1 yaşında bir oğlum var ve bakıcılarıyla uyum problemi yaşıyor. Acaba bu yaşta kreşe göndermek sakıncalı mı? Varsa bu sakıncalar nelerdir?

Çocukların gerekli psikolojik olgunluğu kazanmadan bir yuvaya veya kreşe gönderilmeleri uygun değildir. Bir çocuğun tam olarak bir yuvaya gidebilme olgunluğu kazanması genellikle 3 yaş civarında olmaktadır. Öncesinde, özellikle de bebeklik döneminde, bir kişinin sürekli-kesintisiz ilgisine ihtiyaç duyarlar. Aynı kişiyle düzenli bir duygusal alış-veriş içine girme ihtiyacındadırlar. Bu nedenle de annenin işi dolayısıyla veya başka nedenlerden ötürü bebeğiyle birlikte olamadığı durumlarda, yerine geçebilecek bakım veren bir kişiye ihtiyaç vardır. Bakıcı veya başka bir aile büyüğü bu nedenle önerilmektedir. Bu yaştaki bir çocuğun öncelikle sürekli takibe, ilgiye ve kontrole ihtiyacı vardır. Bu takip hem fiziksel bir zarar görmemesi için önemlidir, hem de zihinsel ve duygusal gelişiminin izlenmesi, gelişim için gerekli müdahalelerin ve uyarıların yapılması için önemlidir. Bebeklik döneminde çocuk tek bir kişiyle bir bağ kurar, ona bağımlı olur. Bu bağın zamanında, sağlıklı ve yeterli kurulması çocuğun daha sonraki psikolojik gelişim evrelerine hazır girebilmesi için önemlidir. Oysa bebeklerin gittiği sosyal kurumlarda ortam ne kadar dikkatli hazırlanırsa hazırlansın fazla sayıda bebeğe hizmet verildiği ve ortam bebek için özelleştirilemediği için bebeğin ihtiyaç duyduğu bireysel ilgi ve bağlanma arzusu gerçekleşememektedir. Dolayısıyla neredeyse, yemek, içmek kadar önemli olan bağlanma ihtiyacının karşılanamaması söz konusu olmaktadır. Bu nedenle uygun bir bakıcı ile ilk 3 yılın geçirilmesi önerilmektedir.
Benim yeğenim 3 yaşında. 6 -7 ay önce annesi ile birlikte çarşıda karşıdan karşıya geçerken yeğenime motorsiklet çarptı. Bu olaydan sonra herhangi bir problemle karşılaşmadık. Ama son 1 aydır sokağa çıkmak istemiyor. Çıktığında ise çok korkuyor ve sürekli ağlıyor, eve geri dönmek istiyor.

Kazanın ardından 6 - 7 ay geçmesine rağmen son bir aydır çocuğun ev dışı ortama yönelik tepkili davrandığından bahsetmişsiniz. Burada önemli olan noktalardan biri bu korkuyu neyin tetiklemiş olabileceğini ortaya çıkarmaktır. Atlattığı kaza sonrası çocuğa yönelik artan korumacı yaklaşım, dışarıda karşıdan karşıya geçerken ya da yolda yürürken "dikkat" etmesi ile ilgili uyarıların fazlalığı gibi durumlar da kaygıyı arttırabilir. Bu nedenle öncelikle çocuğun çevresindeki kişilerin kaza ile ilgili söylemlerini azaltmaları hatta bırakmaları, kaza konusu açıldığında "sonuçta bir zarar görülmediği vurgulanarak" olayın günlük bir yaşantı şekline dönüştürülmesi gereklidir. Çocuğun bu durumla başa çıkabilmesi için kaygı yaratan ortama girmeye devam etmesi önemlidir. Dışarı çıkışların sürelerini başlangıçta kısa tutabilirsiniz. Bu dönemde her dışarı çıkış için onun ilgisini çekecek nitelikte hedefler belirleyebilirsiniz. Örneğin, "Şimdi dışarı çıkıp markete gideceğiz. Orada sen de istediğin bir çikolatayı alabileceksin" gibi sürekli olmayan ama zaman zaman ödülle pekiştirilen hedefler oluşturabilirsiniz. Saatin akrep ve yelkovanlarını göstererek "uzun olan çubuk buraya geldiğinde evimize gideceğiz" diyebilir ve böylece dışarıda kalacağı zamanı takip edebilmesini sağlayabilirsiniz. Kısaca şu an yaşadığı kaygıyı tetikleyecek tutum ya da yaşantıları fark etmeniz ve çocuğa kısa süreli amaçlar belirleyerek yaklaşmanız önemli.
Oğlum 34 aylık, konuşmaya başlamadı. Çok zor durumda kalınca anne-baba diyor. Genelde anlamsız kelimeleri söylüyor. Konuşmaya başlamasını hızlandırmak için hangi yöntemleri kullanmalıyız. 7 aylık bir oğlum daha var, biraz da onu kıskanıyor.

Konuşma gelişiminde gecikme söz konusu olduğunda öncelikle fiziksel sorun olup olmadığına bakmak gerekiyor. İşitme organlarının fonksiyonlarında sorun olup olmadığı, frekansları duyup duymadığı tespit edilmeli. Bu konuda hastanelerin KBB ve odyoloji servisleri hizmet veriyor. İşitme açısından sorun olmadığı düşünüldüğü durumlarda ise öncelikle sorunun kaynağını bulmak gerekiyor. Bunun için aşağıdaki sorulara vereceğiniz cevaplar çok önemli.

•    Çocuğa bakan kişi çocukla ne kadar konuşuyor? (az konuşma kadar çok konuşma da dil gelişiminde gecikmeye neden olabiliyor)
•    Çocuk söylenenleri anlıyor mu?
•    Nesneleri tanıyor mu?
•    İstendiği zaman nesneleri getirebiliyor mu?
•    İstediği bir şeyi parmağı ile gösterebiliyor mu?
•    Seslenildiği zaman bakıyor mu?
•    Kendisi ile konuşulurken göz kontağı kuruyor mu?
•    Tv . uzun süreler açık mı? Tv karşısında uzun zaman geçiriyor mu?
•    Her istediği anlaşılıp yerine getiriliyor mu?
•    Konuşmayı bir gereksinim olarak görüyor mu?

Yukarıdaki sorulara olumlu cevaplar vermeniz durumunda konuşma gelişimi için şunları yapabilirsiniz:

•    İstediği şeyi söylemesi konusunda zorlamayın, ancak ne istiyorsa siz isimlendirin.
•    Oyuncaklarıyla oynarken isimlendirin (kırmızı lego, mavi top, sarı araba gibi)
•    Resimli kitaplara bakın, gördüklerinizi anlatın, sorular sorun
•    Kuklaları konuşturun, onun da konuşturmasını sağlayın.
•    Evde yapılan işleri gözlemlemesi için fırsat tanıyın, yaptığınız işleri anlatın.
Yeğenim 3 yaşında. 6 -7 ay önce annesi ile birlikte çarşıda karşıdan karşıya geçerken yeğenime motorsiklet çarptı. Bu olaydan sonra herhangi bir problemle karşılaşmadık. Ama son 1 aydır sokağa çıkmak istemiyor. Çıktığında ise çok korkuyor ve sürekli ağlıyor, eve geri dönmek istiyor.

Kazanın ardından 6 - 7 ay geçmesine rağmen son bir aydır çocuğun ev dışı ortama yönelik tepkili davrandığından bahsetmişsiniz. Burada önemli olan noktalardan biri bu korkuyu neyin tetiklemiş olabileceğini ortaya çıkarmaktır. Atlattığı kaza sonrası çocuğa yönelik artan korumacı yaklaşım, dışarıda karşıdan karşıya geçerken ya da yolda yürürken "dikkat" etmesi ile ilgili uyarıların fazlalığı gibi durumlar da kaygıyı arttırabilir. Bu nedenle öncelikle çocuğun çevresindeki kişilerin kaza ile ilgili söylemlerini azaltmaları hatta bırakmaları, kaza konusu açıldığında "sonuçta bir zarar görülmediği vurgulanarak"   olayın günlük bir yaşantı şekline dönüştürülmesi gereklidir.

Çocuğun bu durumla başa çıkabilmesi için kaygı yaratan ortama girmeye devam etmesi önemlidir. Dışarı çıkışların sürelerini başlangıçta kısa tutabilirsiniz. Bu dönemde her dışarı çıkış için onun ilgisini çekecek nitelikte hedefler belirleyebilirsiniz. Örneğin, "Şimdi dışarı çıkıp markete gideceğiz. Orada sen de istediğin bir çikolatayı alabileceksin" gibi sürekli olmayan ama zaman zaman ödülle pekiştirilen hedefler oluşturabilirsiniz. Saatin akrep ve yelkovanlarını göstererek "uzun olan çubuk buraya geldiğinde evimize gideceğiz" diyebilir ve böylece dışarıda kalacağı zamanı takip edebilmesini sağlayabilirsiniz.

Kısaca şu an yaşadığı kaygıyı tetikleyecek tutum ya da yaşantıları fark etmeniz ve çocuğa kısa süreli amaçlar belirleyerek yaklaşmanız önemli.
Nisan 2005 doğumlu bir kızım var. ben özel okulda çalışan bir matematik öğretmeniyim. kızımla da daha iyi vakit geçirmek için bu sene dershaneciliği bıraktım. fakat ben beraber olduğumuzda verimli bir vakit geçiremiyoruz hatta hep benim kızmamla sonuçlanan bir zaman süreci yaşıyoruz. Annesi de çalışıyor fakat anneye daha düşkün bir kız. bende onunla bir şeyler paylaşalım bir takım oyunlar oynayalım öğrenelim istiyorum ama ne oynayalım nasıl vakit geçirelim bilmiyorum.analitik düşünen bir kişide olduğum için beklentim mi çok bilmiyorum. kısaca ben kzımla daha verimli bir vakit geçirmek istiyorum bunun için nasıl bir süreç izlemeliyim.

Öncelikle çocuğunuzun yaş gelişim özelliklerini bilmeniz çok önemli.  3- 4 yaş çocuklarının genel gelişim özelliklerine baktığımızda bu yaş grubu çocukları benmerkezci bir dönem içerisindedir. Kendi isteklerini ertelemekte zorlanabilir ve kendisinden istenilenleri uygulamakta dirençli davranışlar sergileyebilirler.

Çocuğunuza ayırdığınız vakti bir öğretmen gibi değil; bir baba gibi değerlendirmelisiniz. Bu yaş çocukları ihtiyaç duydukları ölçüde dikkatlerini bir konuya, oyuna yönlendirebilmektedir. Bu nedenle önce çocuğunuzun keyif aldığı oyunlara ve faaliyetlere dahil olmanızı öneririm. Yani önce çocuğunuzun dünyasına girmelisiniz.

Yine bu yaş diliminde kız çocuğun anneye düşkünlüğü rastlanılan bir durumdur. Çünkü anne çocuğun bakımında daha aktif rol almaktadır.

Yemek, uyku, temizlik gibi ilk temel alışkanlıkların yerleştiği bu dönemde anne ve çocuk genelde daha yoğun bir iletişim içerisine girerler. Anne genel kuralları koyar ve uygulamaya çalışır. Bu iletişim kimi zaman çatışmaları da içerir.

Anne ve baba olarak çocuğunuzla ilgili her konuda ortak hareket etmeniz önemlidir. Çocuk tarafından babanın ve annenin kendisiyle ilgili konularda, kurallarda ortak görüşlere sahip olduğu anlaşılabilmelidir. Yani "evet ve hayır" kelimeleri çocuğa karşı mümkün olduğunca tutarlı şekilde kullanılmalıdır.

Sonuç olarak, çocuğunuzun yaş gelişim özelliklerine göre tutum ve davranışlarınızı belirlemeniz sizin de kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayacaktır.
Benim oglum 4 yasında krese gidiyor...cok kararsız davranıyor...bazen krese gitmek istedigini söylüyor bazen de istemiyor.sürekli uyku saati geldiğinde ağlıyor uyumak istemiyor bide son zamalarda elini agzına götürüyor...gecen sene esimle bazı sorunlar oldu 1 sene sürdü 1 ayda ayrı kaldık daha yeni barıstık...cocugumun bu davranıslarını nasıl düzeltebilirim...kresle bu davranısların alakası var mıdır?

Ev ortamında yaşanan huzursuzluklar ve aile içi ilişkilerdeki keyifsizlikler, yetişkinleri etkilediği kadar çocukları da etkilemektedir. Yetişkinler gün içinde yaşadıkları olumsuz olayları ve hissettikleri olumsuz duyguları çocuklarına hissettirmemek isteseler de, çocuklar bu duyguları hissetmekte ve yaşam kaliteleri bu duygularla olumsuz yönde etkilenebilmektedir. Örneğin uyku düzenleri bozulabilmekte, yemek yeme ile ilgili zorluklar yaşanabilmekte, tırnak yeme ve parmak emme gibi davranışsal sıkıntılar görülebilmektedir. Bunların yanı sıra arkadaş ilişkilerinde uyumsuzluklar, oyuncaklarını paylaşmak istememe, okula gitmek istememe veya okula gitme ve okuldayken eve geri dönmek isteme, aktivitelere katılmama, oyun kurma ve sürdürmede zorlanma gibi sıkıntılar da yaşanabilmektedir.

Bu tarz durumlar yaşayan çocuklarda dikkat edilmesi gereken en önemli nokta; bu durumun ne kadar zamandır devam ettiğinin ebeveynler tarafından gözlemlenmesidir. Eğer bu keyfisizlik durumu, gün geçtikçe artıyor ve bu duruma yeni sıkıntı alanları ekleniyor ise; burada yapılması gereken profesyonel bir desteğe başvurmaktır.

Kreşe gitmek, çocukların tüm gelişim alanlarını olumlu yönde destekleyerek geliştirmektedir. Bu nedenle çocukların yaşıtları ile aynı ortamda bulunarak hem sosyal-duygusal hem de bilişsel-akademik yönden olumlu yönde gelişmeler sağlamaları adına; kreşe devam etmeleri çok önemlidir. Ancak çocukların yaşadıkları huzursuzluklar, sadece ev yaşantılarını değil okul hayatlarını da olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Burada, kreş öğretmenlerinden de destek alabilirsiniz. Oğlunuzun son zamanlardaki durumu, arkadaş ilişkileri, duygusal durumu, öğretmenleri ile iletişimi hakkında öğretmenlerinin görüşlerine başvurup objektif yorumları da alarak tüm bilgileri bir arada değerlendirmek ve uygun çözüm yollarını birlikte değerlendirmek, sorunları çözmek adına daha hızlı yol almanızı sağlayabilir.

Ev içinde yapılacak bazı düzenlemeler de çocukların kendilerini daha iyi hissetmelerine ve yaşam kalitelerini arttırmaya faydalı olmaktadır. Bunlara örnek olarak; anne ve baba ile birlikte kaliteli zaman geçirmek yani aile olarak hep birlikte eğlenceli ve keyifli faaliyetlerde bulunmak: birlikte resim yapmak, hamur yapmak, lego yapmak, top oynamak, oyun oynamak, dans etmek, pikniğe gitmek, alışverişe gitmek, sinema ve tiyatroya gitmek, yemek yemeye gitmek gibi faaliyetler verilebilir. Bu faaliyetler hem aile olarak birlikte kaliteli zaman geçirmenize hem de olumlu paylaşımlarda bulunarak pozitif duygular hissetmenize fırsat sağlayacaktır. Çocukların kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayabilecek en önemli ve dikkat edilmesi gereken noktalardan biri de yaşana olaylar karşısında hissedilen duyguların ifade edilmesidir. Yaşanan olaylar hakkında sohbet ederken hissettiğimiz duygulardan bahsetmek, çocuklarımızın bizleri gözlemleyerek duygu ifadesi becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmaktadır. Mutlu olduğumuz olaylardan bahsederken “Bu olay beni çok mutlu etti.” ya da canımızı sıkan bir olaydan bahsederken “Bu durum beni çok üzdü.” gibi duygularımızı ifade etmek ve çocuklarımızı da duygularını ifade etmeleri konusunda destekleyerek yönlendirmek, iç dünyalarında yaşadıkları duygularını sözel olarak ifade ederek açığa çıkartmalarına ve rahatlamalarına fırsat yaratmaktadır. Böylece çocuklar kendilerini anlaşılmış hissederek rahatlayabilmekte ve aileleri tarafından önemsendiklerini görerek kendilerini değerli hissetmektedirler.

Benim 3 yaşında kızım var, babası aşırı şımarttığı, her istediğini yaptığı için kızım beni istemiyor. Ben herşeyin ayarının olmasının gerektiğini düşündüğüm için 
yanlışlara hayır diyorum ama babası herşey serbest söylediğim zaman 'sen karışma, çocuk' diyor ve kızım bana karşı çok soğuk babasının bu tutumu onu bana karşı kinlendiriyor. Kızımın gözünde ben yasakçı ve kuralcı bir anneyim. Ne yapmam lazım?

Öncelikleçocuklar hangi yaşta olurlarsa olsunlar kurallara ve sınırlara ihtiyaç duyarlar. 2-4 yaş dönemi çocukların kurallara en çok karşı çıktıkları, direnç gösterdikleri, tutarsız isteklerde bulundukları dönemlerdir. Karşılarındaki kişiyi pes ettirene kadar çatışmaya devam edebilirler. Bu yaş döneminde yaşanılan inatlaşmalarla çocuklar hem kendi kurallarını, bağımsızlıklarını kabul ettirmeye çalışırlar hem de çevredeki sınırlamaların, ailenin kurallarının ne kadar geçerli ve tutarlı olduğunu test ederler. Çocuklar varlıklarını kabul ettirebilmek için istenilen ne olursa olsun karşı çıkar ve sadece kendi istediklerini yapacaklarını kanıtlamaya çalışırlar. Bu durum 2-4 yaş dönemi çocuklarında beklenilen normal bir gelişim sürecidir ve kişilik gelişimi açısından da oldukça önemlidir. Ancak, temel alışkanlıkların kazanıldığı okul öncesi dönem kurala uyum becerisinin geliştirilebilmesi için en uygun dönemdir. Çocuğun sınırları belirlenmediğinde, tüm istekleri yerine getirildiğinde, istediği an istediği her şeye ulaşabildiğinde bu durum onu hem doyumsuzluğa iter; hem de ileride en ufak bir reddedilme ile karşılaştığında da daha büyük tepkiler vermesine, daha büyük bir hayal kırıklığı yaşamasına neden olur. Ev ortamında kurallarla tanışan ve uyum gösterebilen bir çocuğun okula uyumu da daha kolay olur. Bu yaşlarda kazanılamayan disiplin ileride okul yaşamında daha ciddi problemlere sebebiyet verebilir.

Çocuklar, karşısında, kuralları uygulayan tutarlı bir anne baba görmekten hoşlanır; ancak böyle kendini güvende hissederler. Bu nedenle anne-babaların mutlaka önceden oturup konuşarak ortak karar verdikleri anlaşılır ve net kuralların olması gerekir. Nelere ‘evet’, nelere ‘hayır’ diyebileceğinizi, hangi durumlarda nasıl davranacağınızı önceden konuşmalı ve buna bağlı kalmaya çalışmalısınız. Eğer çocuk anne ve babasından farklı mesajlar alırsa, neyin uygun olduğu, neyin uygun olmadığı konusunda kararsızlık yaşayacak ve nasıl davranacağını bilemeyecek ve öğrenemeyecektir. Bu durumda sizi test edecek ve ona karşı direnemediğinizi gördüğünde sizinle başedebileceğini düşünecektir. Bu nedenle; önce “hayır” dediğiniz bir şeye sonradan “evet” dememeye özen gösterin. İstediği şeyi şu an yapamayacağını söyleyin ve bunun nedenini mutlaka açıklayın. Bu durumdan dolayı onun gibi sizin de üzgün olduğunuzu belirtin. Bunu hissetmesi çok önemlidir. Bu tarz bir yaklaşım, yaşanılan çatışmalar sonucu bozulan anne-baba ve çocuk ilişkilerinin düzelmesine de yardımcı olacaktır. Ona “Beraber kitap okumak mı istersin yoksa resim yapmak mı ?” gibi yerine getirebileceğiniz alternatifler sunun ve birçok şeyi onun seçmesine izin verin. Bu durum onun size karşı daha ılımlı yaklaşmasını da sağlayacaktır. Böylece, çocuğunuz, artık onu kendi kararlarını veren bir birey olarak kabul ettiğinizi hissedecektir. Alternatif sunmak aynı zamanda kurallara uyumu da kolaylaştırır. Çocuğunuz kurallara uymadığında nelerle karşılaşabileceğini de bilmelidir. Ona, kurallara uymamanın, anne-babanın sözünü dinlememenin bazı sonuçları olduğu hatırlatılmalı ve çocuğunuz bu sonucu yaşayarak öğrenmelidir. Bir süre olumsuz tavırlarını göz ardı edip, olumlu bütün davranışlarını desteklemek ve ödüllendirmek de ona kendini iyi hissettirecektir.

Çocuğumuz 7 yaşında, ilkokul 1' e gidiyor. Öpmüyor ve de öptürmüyor. Sadece başkalarında ya da akrabalara değil de anne ve baba olmamıza rağmen bizim bile öpmemize izin vermiyor. Öpsek bile elleri ile siliyor. Keza o da bizi öpmüyor. Bunun dışında bir de mesela saçlarını okşadığınızda siz okşadıktan sonra kendi el(ler)ini oraya götürerek üzerinden geçiyor. Veya herhangi, bir yerine dokunduğunuzda aynı yere kendisi de dokunuyor. Yaklaşık 2 yıldır bu sorunları yaşamaktayız. Açıkçası tam hatırlamamakla birlikte sanki 4.5 yaşına kadar bu sorunlar yoktu gibi. Tüm bunlar normal midir sizce. Yaş ya da erkek çocukların bir kısmında görülür mü ? Bir de 4 ay önce bir kız kardeşi oldu. Ama doğum ile alakası yok. Ondan çok önce de öptürmüyordu. Ama yine de belirtmek istedim. Sizce psikologluk ya da danışmanlık bir durum var mı ? Yoksa bir süre sonra geçer mi ? Anne - baba olarak bize düşen görev(ler) nedir ? Açıkçası biz çok üstüne gitmiyoruz, ısrar etmiyoruz; ancak büyükbaba ve büyük anneler üzülüyor tabii ki. 

Bu gibi durumlar çocukların ilişkilerinde duygusal anlamda zorlandıkları, sıkıntı yaşadıkları kişilere karşı bir tepki olarak ortaya çıkabilmektedir. Ancak bu tarz davranışların tekrarıyla ortaya çıkan obsesif tutum, çocuğun hayatındaki kontrol edilemeyen bir değişikliğin oluşuyla da ortaya çıkabilmekte ya da artabilmektedir. Kardeş kıskançlığı, annenin ve babanın yeni bir çocuk isteğinin diğeri tarafından farkedilmesi ile başlayıp; hamilelik ve doğum sonrasında da devam edebilir. Yeni bir kardeş; büyük çocuğun kendi varlığıyla ilgili kaygılanmasına neden olabilmektedir. Tabii ki burada tepkinin gösterileceği kişiler anne-baba ve kardeş olabilmektedir. Kardeşin doğumu, takıntılı davranışları arttırabilmekte veya yönünü değiştirebilecek nitelikte olabilir. 

Yakın temasa karşı gösterilen bu tepki; kardeşin doğumuyla beraber kardeşe gösterilen 'yakın ilgiye( öpme, okşama vs.)' yönelik de olabilir. Ancak bu konu daha detaylı ele alınması gereken bir konudur. Burada anne-baba olarak yapılabilecek olan; çocuğun bu isteğine karşı çok eleştirel olmadan sevgiyi gösterme yollarını beraber konuşarak keşfedebilmek ve denemektir. Farklı yollar bulmak; bu gibi dirençlerin azalmasında etkili olabilecektir. Seçimleri konusunda çok hassas olmamak, ona baskı yapmamak gereklidir. 

Bu konuyu daha detaylı anlayabilmek adına psikolojik bir destek almanız 
yararlı olabilecektir.

Oğlum 28 aylık oldu ve son aylarda herşeyden korkuyor.Çarşıya çıksak vitrin mankenlerinden korkuyor, markete gitsek reklam afişlerinden korkuyor;büyük bayraklardan, bazen insanlardan korkuyor, yani oğlumla dışarıya çıkmak çok zor olmaya başladı. Kendisi gezmeyi çok seviyor, dışarıya çıkmak istiyor ama gördüğü çoğu şeyden de korkuyor, ağlamaya başlıyor.Ne yapacağımı şaşırdım, nasıl davranmamız gerekiyor acaba? Evde korkutulan, şiddet gören bir çocuk değil,sorduğu herşeyi doğrusuyla anlatıyorum ona, asla dayak yok, bazen bağırdığımız oluyor tabi ama onu aşırı derecede rencide edecek düzeyde değil.Bu şartlar altında bu yaşta bir çocuğun anlamsız şekilde  herşeyden korkması normal midir?

Çocuklarda korkular gelişimlerinin bir parçası olarak ortaya çıkabilir ve bu dönemsel korkular geçicidir. Çocukların korkuları ilk olarak somut nesnelere dayalıdır. Yaşları biraz daha büyüdükçe artık düşünceleri yaşadıkları korkulara neden olmaya başlar. 2- 2.5 yaşına kadar çocuklar hayvanlardan, yabancı insanlardan, özellikle büyük nesnelerden ve yüksek seslerden korkabilirler. Dolayısıyla bu korkular doğal karşılanmalıdır. Ancak yaşadığı korkular çocuğunuzun huzurunu ve günlük yaşamını çok büyük oranda etkiliyorsa bir uzman görüşü almakta fayda vardır.

Çocuğunuzun bu korkularının hangi durumlarda ya da zamanlarda daha çok ortaya çıktığını gözlemlemekte fayda vardır. Çocuklar hiçbir durumda korkularıyla ilgili olarak zorlanmamalıdır. Çocuğunuz hissettiği bu duygudan rahatsızlık duymamalı ve eleştirilmemelidir. Korku duygusunun doğal bir duygu olduğunu ve sizin onu anladığınızı hissetmelidir. Onunla daha rahat iletişim kurabileceğiniz, duygularını rahatça ifade edebileceği ortamlar yaratmaya çalışmak önemlidir. Anne-baba olarak siz de duygularınızı onunla paylaşarak ona model olabilirsiniz.