belgin temur


Özel Öğrenme Bozukluğu

Okula yeni başlayan çocukların okulda başarılı olmalarının kriteri öncelikle okuma-yazmayı öğrenmeleridir. Bu dönemde bazen öğrenmeyle ve okulla ilgili sorunlar ortaya çıkar. Eğer bu sorunlar basit düzeydeyse kendiliğinden zaman içinde hallolur. Ancak uzun süreli öğrenme problemleri söz konusu ise bu problemlere neden olabilecek çeşitli etmenlerden söz edilebilir. 

Okul Başarısızlığının Nedenleri Neler Olabilir?

Okul başarısızlığının nedenleri arasında zihinsel gerilikler, duygusal ve ruhsal sorunlar, görme-işitme özürleri, sosyo-kültürel yetersizlikler, okulla ya da programla ilgili sorunlar sayılabilir. Bu nedenlerin dışında daha özel bir problem olarak ortaya çıkan “öğrenme bozukluğu” da diğer bir okul başarısızlığı nedenidir.

Öğrenme Bozukluğu Nedir?

“Özel öğrenme bozukluğu”, dinleme, konuşma, okuma, yazma ve akıl yürütme ile matematik becerilerin kazanılması ve kullanılmasında önemli güçlüklerle kendini gösteren heterojen bir bozukluk grubudur. Öğrenme bozukluğu kavramı bu alanlardan en az birinde güçlük çeken çocuklar için kullanılır. Özel öğrenme bozukluğu özel eğitim gerektiren bir sorundur.

Hangi Sıklıkta Görülür?

Yapılan araştırmalarda okula devam eden çocukların % 1 ila 30’unda bu bozukluğun bulunduğu saptanmıştır. Bu da ortalama her sınıfta yaklaşık 2 ila 4 çocuğun öğrenme bozukluğuna sahip olduğunu göstermektedir.

Öğrenme Bozukluğunun Ortaya Çıkmasına Neler Etki Eder?

Yapılan araştırmalar bu bozukluğun ortaya çıkmasında tek bir nedenin bulunmadığını göstermektedir. Doğum öncesinde annenin yetersiz beslenmesi, enfeksiyonlar, kontrolsüz ilaç kullanımı, doğum sırasında yaşanan bazı zorluklar, zor doğumlar, kordon anomalileri, doğum sonrası ateşli hastalıklar, kafa travmaları ve kalıtsal etmenlere bağlı olarak ortaya çıkabileceği varsayılmaktadır.

Bu Bozukluk Nasıl Tespit Edilir?

Bir çocuğun özel öğrenme bozukluğuna sahip olduğunu saptayabilmemiz için şu kriterlerin gerekliliğinden söz edilir:

 Öncelikle uygulanan zeka testiyle belirlenen zihinsel kapasite ile karşılaştırıldığında aritmetik, okuma-yazma becerilerinin beklenen düzeyin altında olması gerekmektedir.

 Özel Öğrenme Bozukluğunun okul başarısını ve günlük etkinlikleri olumsuz etkilemesi de bir diğer tanı kriteridir.

 Diğer kriter ise öğrenme bozukluğunun görme-işitme kusuruna ya da nörolojik bir hastalığa bağlı olmaması gerekliliğidir.

Öğrenme Bozukluğu tanısı bireysel olarak uygulanan standart testlerde kişinin kronolojik yaşı, ölçülen zeka düzeyi ve aldığı eğitim göz önünde bulundurulduğunda, okuma, matematik ve yazılı anlatımın beklenenin önemli ölçüde altında olmasıyla konur.

Özel Öğrenme Güçlüğü Olan Çocuklarda En Sık Gözlenen Özellikler Nelerdir?

 Zeka düzeyleri normal ya da normalin üzerindedir.

 Dikkatleri beklenenden kısa sürelidir, konsantre olmakta güçlükleri vardır, basit uyaranlarla dikkatleri kolayca dağılabilir.

 Aşırı hareketlidirler, yerlerinde durmakta güçlük çekebilirler ya da tam tersi olarak oldukça yavaş hareket edebilirler.

 Görsel ve işitsel algı sorunları yaşarlar. Şekil ve ses olarak benzer harfleri birbirine karıştırabilirler. (Örneğin, m-b, b-d-p) Bazı kelimeleri ters yazabilirler. Görsel ve işitsel “Şekil-zemin” algılarında problem vardır. Bu problemle bağlantılı olarak okurken ve yazarken harf ve satır atlama görülebilir. Görsel ve işitsel hafızaları zayıftır. Yönergeleri unutabilirler. Okuma ve yazmayı yaşıtlarına göre daha geç ve güç öğrenebilirler. 

 Hareket koordinasyonları zayıftır.

 Dil gelişimlerinde gecikmeler olabilir. Gramer zorlukları çekebilirler. Sözlü dili kullanarak kendilerini ifade etmekte zorlanabilirler.

 Organize olmakta güçlükleri vardır. Zamanı iyi kullanamazlar.

 Yön bulmakta, kendi yönlerini ayırdetmekte, ölçümlerde zorlanabilirler.

 Saati öğrenmekte güçlükleri olabilir, dün-bugün, önce-sonra gibi zaman sıralamalarında güçlükleri olabilir.
 Çalışma düzeni ve çalışma alışkanlığı geliştirmekte zorlanırlar, yavaş ve verimsiz çalışırlar.

 Okumayı geç sökerler, yavaş ve hatalı okurlar. Ayna yazısı tipinde yazabilirler. Gramer kurallarını öğrenmekte güçlük çekebilirler.

 Matematik sembollerini ve çarpım tablosunu öğrenmede güçlükleri olabilir.
Matematik muhakemesiyle ilgili zorlukları olabilir, problem çözmekte zorlanabilirler.

Öğrenme Bozukluğuna sahip olan çocuklar bu özelliklerin tümünü aynı yoğunlukta taşımayabilirler. Ancak bu belirtilerden birini bile gösteren çocuğun özel eğitime ve desteğe gereksinimi var demektir.


Duygusal Sorunlar

Bu güçlüğü yaşayan çocuklar çok ciddi duygusal sorunlar yaşayabilirler. Özellikle okuma ve yazmada problem yaşıyor olmaları ve bununla bağlantılı olarak okulda “başarısız” oldukları için kendi zekalarından şüphe duyabilirler. “Ben aptal mıyım?” sorusunu sık sık sorarlar. Bu başarısızlık ve beceriksizlik nedeniyle kendilerinin “yeterince iyi” ve “yeterince değerli” olup olmadıklarından şüphe edebilirler. Okulda ve günlük yaşamda karşılaştıkları olumsuz deneyimler benlik algılarını da olumsuz yönde etkiler. Öğrenme Bozukluğu olan çocukların aileleri ve öğretmenleri genellikle onların “yapamadıklarına” ve “beceremediklerine” odaklanmışlardır. Sıklıkla olumsuz uyarı alırlar. Bu tutum da çocuğun kendine ilişkin olumsuz düşüncelerinin pekişmesine neden olur. Organize olmakta güçlük yaşıyor olmaları ve yeterli ders çalışma becerisi geliştirememiş olmaları ders çalışmayı bir kabusa dönüştürebilir ve bu da derse ve okula karşı ciddi motivasyon kayıplarına neden olabilir. Bu noktada okula gitmek istememe, okumaya karşı isteksiz olma, okul arkadaşlarıyla sosyal ilişki kurmakta ve sürdürmekte güçlük, agresyon eğilimi gibi sonuçlar ortaya çıkabilir. 


Aileye Düşen Görevler

 Öncelikle çocuğunuzun zorluk yaşadığı alanları bir uzman yardımıyla iyi saptayın.

 Onu olduğu gibi kabul edin, özel durumuyla bağlantılı olarak ona daha toleranslı olun.

 Unutmayın ki çocuğunuzun zeka sorunu yok, o sadece “özel” ve “farklı” bir çocuk ve farklı öğreniyor.

 Ona değerli olduğunu, koşulsuz sevildiğini hissettirin ki o da kendini “değerli” hissedebilsin. 

 Ona destek olun, olumsuz eleştiri yerine teşvik kullanın. 

 Evde küçük sorumluluklar verin, başardığında ödüllendirin. Maddi ödül yerine sözel ödülü tercih edin. Sözel takdirler benlik algısının yükselmesine yardımcı olacaktır.
 Zaten yapamayacağı düşüncesiyle kendisine ait sorumluluklarda siz etkin rol almayın. Yetersiz ve yavaş da olsa kendi başına yapması konusunda fırsat verin, yüreklendirin. 

 Başarılı olduğu alanları belirleyin (örneğin: müzik, resim, sanat, spor vs) ve bu alanlara dönük sosyal çalışmalar yapmasına fırsat yaratın. Başardığı işlerde onu takdir edin, ama dozunu iyi ayarlayın. Unutmayın ki çocuklar abartıyı kolay fark ederler.

 Günlük yaşamınızı programlayın. Çocuğunuz ne zaman ne yapması gerektiğini önceden bilsin. Program konusunda tutarlı olun.

 Onu kardeşleriyle ya da arkadaşlarıyla karşılaştırmayın. Bu durumda kendisini hep yetersiz hissetmesine neden olabilirsiniz.

 Ondan beklentilerinizi net bir şekilde anlatın ve düzeyine uygun beklentiler belirleyin. Ona verdiğiniz görevler onun yapabileceği şeyler olsun.

 Ona birşey öğretmek istediğinizde mümkün olduğunca bol materyal kullanın, birçok duyusuna hitap edebilecek malzemeler hazırlayın. Özellikle öğretilecek konunun görsel malzemelerle zenginleştirilmesi kolay öğrenmesine ve bilginin kalıcı olmasına yardımcı olacaktır. 

 Ona bol bol günlük hayat deneyimi fırsatı hazırlayın. Unutmayın ki en iyi öğrenme “yaşayarak öğrenme” dir!

 Beklediğiniz hızda öğrenmediğinde onu suçlamayın, sabırlı olun.

 Unutmayın ki onun dikkati kısa süreli... Ona verdiğiniz görev ve sorumlulukları buna göre ayarlayın. 

 Onunla iyi iletişim kurun, onu dinleyin, anlaşıldığını hissettirin. Ancak iyi bir iletişimle           yaşadığı olumsuzlukların üstesinden gelmesine yardımcı olabilirsiniz.

 Ve tüm bu süreçte bir uzman desteği alın. Çünkü bu hem çocuğunuzun zorluklarıyla          başetmesini sağlayacak hem de sizin çaresiz hissettiğiniz noktalarda yeniden motive olmanızı, ihtiyaç duyduğunuz anda destek bulmanızı sağlayacak.

Önlem Alınmadığında...

Özel eğitim almamış öğrenme bozukluğu vakalarında okul başarısızlığı çözümsüz ve nedeni anlaşılamayan bir problem olarak kalmaktadır. Çözümsüzlük günden güne büyümekte, çocuk okula ve okulla ilgili faaliyetlere karşı günden güne daha fazla soğukluk hissetmektedir. Aile, yakın çevre ve öğretmen de çocuğun başarısızlığını vurgulamakta çözümün onun “daha fazla çalışması” olduğu fikrinde birleşmektedirler. Bu yanlış kanı aileyi özel öğretmenler tutmaya ya da çocuğa “daha” sıkı bir çalışma programı hazırlamaya yöneltmektedir. Bu çaba da bir işe yaramadığı için problem her geçen gün daha da içinden çıkılmaz bir hal almaktadır. Böyle bir durumda çocuklarda duygusal problemler görülmekte, özgüven yetersizliği, iletişim kopukluğu, içe kapanma veya saldırganlık, uyumsuzluk, depresyon vs gibi değişik uyum ve davranış problemlerinin görülme riski artmaktadır.


Eğitimsel Tedavi Nasıl Yapılmaktadır?

Her sınıfta ortalama 3 çocuğun bu bozukluğa sahip olduğu varsayılırsa bu bozukluğun hiç de azımsanmayacak yoğunlukta olduğu söylenebilir. Eğitim sistemimize bakıldığında bu çocuklara dönük hemen hiç bir şey yapılmadığı görülmektedir. Bu çocukların tanısı zamanında konulamadığı için yanlış anlaşılmaktadırlar. Bazen “yaramaz” ve “saygısız”, bazen de “tembel” olarak nitelenmektedirler. Bu da onların okul hayatları boyunca bu “sabıka” ile yaşamalarına, var olan potansiyellerinin eriyip gitmesine neden olmaktadır.

Uzman desteğinde yapılacak özel eğitim çalışması çocuğun okula başladığı dönemde başlatılmalıdır. Bu çalışma hem çocuğun zorlandığı alanlarda gelişmesini sağlamayı hem de kendisiyle ilgili olumlu yönleri farketmeye başlamasını amaçlamaktadır. Ayrıca ailenin, öğretmen ve okulun da çocuğun durumuyla ilgili bilgilendirilmeleri, uzmanın, ailenin ve okulun koordineli olarak aynı dili kullanmaları, aynı teknikleri uygulamaları sağlanmaktadır.

Problemin tanısının ilkokulun son yıllarında ya da ortaokul yıllarında konulması durumunda benzer terapi yaklaşımları kullanılmaktadır. Ancak problemin çözümünün geciktirilmesi problemin de büyümesine neden olduğundan bu dönemde başlanacak bir terapide aileye de çocuğa da biraz daha fazla görev düşmektedir. Genellikle bu kadar geciktirilmiş durumlarda çocuklardaki duygusal sorunlar ve davranış sorunları artış göstermektedir. Aynı şekilde ailenin çaresizlik ve umutsuzluk hisleri artmış olacağından yeniden motive olmaları ve bu problemin “halledilemez” bir problem olamadığını görüp, elbirliğiyle üstesinden gelinebileceğine inanmaları gerekmektedir.