belgin temur


Çook Çalışmam Lazım Anneciğim Çook

Bir reklamda böyle söyleyen sevimli ama bıkkın çocuğu hatırlıyor musunuz? Küçücük boyuyla omuzlarındaki yükten o kadar bunalmış ki... Kendini çok çaresiz hissettiği her halinden belli. Tabii bu bir mizansen ama çocuklarımıza, özellikle ilkokula başlama döneminden itibaren “çok” değil, doğru ve sistematik çalışma alışkanlığı kazandırılması çok önemli. Bu alışkanlığın, ileride çocuğun iş yaşamına kadar yansıyacağı unutulmamalı. Pedagog Belgin Temur, çocuğu hayata hazırlama yolunda, ona çalışma alışkanlığı kazandırılmasının önemi üzerinde duruyor...


Çocuk sahibi olduğumuzda ortak amacımız onu başarıya ulaştırmak; bunun için çocuğu tanıyıp onunla sağlıklı iletişim kurmak, yeteneklerini geliştirmek, huzurlu, mutlu bir ortam yaratarak onu hayata hazırlamak için en uygun koşulları sağlamaktır. Onu hayata hazırlamanın en iyi yolu ise iyi bir eğitim vermektir. Çocuğa etkin bir çalışma alışkanlığı kazandırmak ve programlı çalışmayı öğretmek, eğitimdeki başarının temelini oluşturur. 
Ders çalışmak ve sınavda başarılı olmak, çocuğun doğuştan getirdiği bir beceri değildir. Bu becerilerin egzersizlerle öğretilip pekiştirilmesi gerekir. Çalışma alışkanlığı kazandırmak sadece okul başarısı için gerekli değil, aynı zamanda yetişkin yaşantısında da organize olmak, planlama yeteneği geliştirmek ve iş hayatındaki başarı için gerekli temel beceriyi kazanmak anlamına da gelmektedir. 

ÇALIŞMA PLANI HAZIRLANMASI

Çalışmaya oturmadan önce, çocuğun da katılımını sağlayarak bir plan yapmak gerekir. Yemek, televizyon izleme, uyku, oyun ve okuldan geliş saati de göz önünde bulundurularak çalışmaya en elverişli saatin belirlenmesi önemlidir. Çalışma zamanını belirlerken anne babanın yardımcı olması kadar çocuğun da karara katılması gerekir. 
Bazen çalışmaya başlamak; televizyona dalmak, arkadaşlarla oynamak ve eğlenceyi sonlandıramamak gibi nedenlerle zor olabilir. Bu nedenle zamanın önceden belirlenmesi, çocuğun oyun ve ders saatinin ne zaman olduğunu bilmesi gerekir. Gerektiğinde çalışmaya başlama saati, çocuğa çeşitli uyaranlar kullanılarak (saat, belli bir şarkı vb.) hatırlatılabilir. 
Ödev yapmak için gerekli becerilerin henüz gelişmediği ilkokul birinci sınıfta, çocuğu yönlendirmek ve destek olmak gerekebilir. Ama bu yardımın çocuk geliştikçe gündengüne sistematik olarak azaltılması ve çocuğun kendi başına yaptığı ödev miktarının artırılması hedeflenmelidir. Anne babanın, çocuğun ödevi ile ilgili en önemli sorumluluğu, çocuğun kendi başına ödevini yapma çabasına yardımcı olmak ve ödev bittiğinde tam anlamıyla çocuğun ürünü olmasını sağlamaktır. 
Bazı durumlarda çocuk istemese de anne baba ödeve müdahale etmek ister. Bu durumda karışmamak, denetlememek ve öğretmenden gerekli bilgileri almak daha uygun olur. Ev ödevlerinde çocuk yerine yetişkin sorumluluk aldığında, çocukların kendi başlarına çalışma alışkanlığı geliştirmeleri ve ödev sorumluluğu kazanmaları da zorlaşmaktadır. Çocuk sürekli desteğe bağımlı kalmakta, üstelik ders yapmayı, istediği şeyleri elde etmek için anne babaya bir koz olarak kullanabilmektedir. ("Beni gezmeye götürmezseniz dersimi yapmam!" gibi...)

Küçük sınıflarda ev ödevi, çocuğun kendi başına çalışma deneyimi kazanmasına fırsat verir. Yine ödevler sayesinde, okulda başarma duygusunu ilk kez tatma fırsatını bulur. 
Çocuk ev ödevleri konusunda eleştirilirken dikkatli olunmalıdır. Yapamadığını, beceremediğini vurgulayan, onu arkadaşlarıyla kıyaslayan kırıcı ve aşağılayıcı tutumlar hem özgüveni hem de ödev yapma isteğini baltalar. Zaman zaman ortaya çıkan başarısızlıklar, destekleyici tavırlarla başarıya dönüştürülebilir. Ama olumsuz eleştiri sonucu oluşan ödev yapmaya ve çalışmaya isteksizlik çocuğun belki de ömür boyu taşıyacağı bir tutum olarak kalacaktır. Ayrıca anne babanın "çok bilen" tavrının çocuklarda yetersizlik duygusunun oluşumuna da katkısı olduğu bilinmektedir. 
Ev ödevine, dikte edici tarzda ve doğrudan yardım, çocuklarda "tek başına bir iş yapamam" inancını ve bağımlılığı geliştirebilir. Tam tersi olarak yol gösterici, dolaylı yardım ise özgüveni ve yeterlilik duygusunu geliştirir. Ayrıca böyle bir yardımda çocuk geri planda kalmaz. Gerektikçe konu ve kural açıklaması yapılır; gereğinden fazlası yapılmaz.

ÇALIŞMA MEKANININ ÖNEMİ

Çalışma için, çocuğun kendisine ait bir odası olması tercih edilir. Bu odanın bir bölümünün çalışmaya ayrılması ve etkili çalışma için hazırlanması gereklidir. (Eğer ayrı bir odanız yoksa, başka uygun bir odanın bir köşesi de çalışma için hazırlanabilir.) Bu köşenin, çocuğun dikkatini toplayabilmesine fırsat veren, ilgiyi dağıtacak obje ve görüntülerden arınmış olması önemlidir. Örneğin çocuğun görüş alanında fazla sayıda oyuncak, bilgisayar, televizyon bulunan, karmakarışık bir oda, çalışmanın verimini düşürecek ve motivasyonu olumsuz etkileyecektir.
Işığın, sandalyenin ve çalışma masasının rahat ve tamamen çalışmaya elverişli hazırlanması, masada sadece çalışmayı çağrıştıran (kitap, okul malzemeleri vs.) nesnelerin bulundurulmasına özen gösterilmelidir. 
Çocuk, çalışma sırasında ihtiyaç duyabileceği kalem, cetvel, sözlük vs. gibi malzemeleri nerede bulacağını bilmeli ve onlara kolay ulaşabilmelidir. Her masadan kalkma zorunluluğunun derse yeniden konsantre olmayı güçleştirici bir etkisi olduğu unutulmamalıdır. 

ÇALIŞMA PLANI

Okula yeni başlayan çocuklarda çalışma planı, anne baba tarafından hazırlanabilir. Çünkü bu dönemdeki çocuklar programı kendi başlarına yapabilecek beceriden yoksundur. Çalışma planı yapılırken sadece çalışma sürecinin değil, tüm günün iyi planlanması önemlidir. Yemek, uyku, oyun ve çalışmanın herbiri için ne kadar süre gerektiğine karar verip bunu gün içine en uygun şekilde bölmek gerekir. 
Özellikle ilkokul çağı çocuklarının henüz oyun çocuğu oldukları, oyuna ve oyuncağa da uyku ve yemek kadar ihtiyaç duydukları unutulmamalıdır. 
Çocuğun, okuldan gelir gelmez derse oturtulması uygun değildir. Biraz dinlenme, biraz atıştırma ve belki biraz oyundan sonra derse oturtulması sağlanmalıdır. 
Plan yapıldıktan sonra uygulamada zaman zaman aksamaların olması doğaldır. Aksayan yönler değerlendirilip, çocuğa nelerin engel olduğu belirlenmeli ve uygulamanın oturması, çocuğun buna alışması için ona zaman verilmelidir. Gerekirse aksayan yönler değiştirilerek duruma uygun yeni bir düzenleme yapılmalıdır. 

OKULA GİTMEYE HAZIRLIKLI OLMAK

Çocuğun okula hazırlıklı gitmesi de önemlidir. Başlangıçta çocuklar okula giderken ne zaman ne gerekeceğini kestiremeyebilirler. Kağıt, kalem, silgi, ansiklopedi, boya, kitap vs. gibi ödev araç ve gereçlerini okul ders programının takibiyle uygun zamanlarda götürmesi için çocuğa destek verilmesi gerekebilir. 
Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta, çocuğa okul bilgisi verilirken, hayat için anlam taşımasına da özen göstermektir. Öğreneceği konu ile ilgili kitap karıştırmak, konuyu ansiklopediden araştırmak, kültür gezileri, internet, ev deneyleri vs. ile bilgi pekiştirilmeli ve yararlı hale getirilmelidir. 

SİZİN ÖĞRETMENİZ GEREKİRSE

Çocuğunuzun anlamadığı ya da yeni öğrenmesi gereken bir konuyu sizin öğretmeniz gerekirse, çocuğu derse oturtmadan önce, onda öğrenme isteği uyandırmanız gerektiğini unutmayın. Ve sadece dinleyerek değil, deneyerek daha iyi öğreneceğini hatırlayın. Eğer sizin öğretmenize direnç gösterirse hemen vazgeçin çünkü bu durumda öğretmeyi başaramayacağınız gibi, ilişkinizin de zedelenmesi riski oluşabilir. Öğretmek için güce başvuruyorsanız, öğretme konusundaki etkinliğinizi de iletişim konusundaki etkinliğinizi de yitirebilirsiniz. 

Asla riske edemeyeceğiniz şey, çocuğunuzla iletişiminizin kalitesidir. Çünkü ancak iyi bir iletişimle, çocuğunuzla yaşanması olası problemlerin üstesinden gelebilirsiniz.

BIKKINLIK OLURSA

Bazen uzun süre yoğun sorumluluk taşımak ve üstüste gelen ödev yükü çocuklarda bıkkınlık yaratabilir ve isyan duygusu geliştirebilir. Bunun da doğal olabileceğini göz ardı etmemek gerekir. Böyle bir durumda sorunların ve bu sorunlar nedeniyle oluşan duyguların paylaşılması önemlidir. Çocuğun bu olumsuz duyguları paylaşmasına fırsat vermek, ona saygı göstermek, anlaşıldığı hissini yaratıp rahatlamasına yardımcı olacaktır. Başkalarının duygu ve düşüncelerine değer vererek kendini rahatça ifade edebilmeyi, yaratıcılığını geliştirmeyi öğrenecektir. Örneğin çocuğunuz matematik çalışmaktan bıkıp "matematik benim ne işime yarayacak!" diye isyan ettiğinde ona matematiğin hayatta ne gibi faydaları olduğunu anlatmak yerine, ne hissettiğini anlamaya çalışmak "anlıyorum ki matematik çalışmak seni çok yordu" gibi kendisine, anlaşıldığını hissettirecek şekilde yaklaşmak tercih edilmelidir.