belgin temur


Savaşın Çocuklar Üzerindeki Etkileri

Savaş insan eliyle oluşturulan felaketlerin başlıcasıdır. Savaşa asker olarak katılan, savaşın yaşandığı ortamda bulunan, savaşta yaralanan, yakınlarını kaybeden, savaşa basın-yayın organları aracılığı ile tanıklık eden herkes savaşın mağduru olabilmektedir. Bu mağduriyet savaşın merkezine yaklaştıkça fiziksel ve psikolojik zararlara daha fazla neden olmakta ama uzaklaştıkça her zaman bu etki azalmamaktadır. Yani savaşı bizzat yaşayan, ısısına, görüntüsüne, sesine, içinde olarak tüm duyu organlarıyla tanıklık eden hatta savaşın bir parçası olan insanlar kadar onu uzaktan izleyen, bu tehdidi hisseden ve orada yaşananlara empatik yaklaşıp aynı duyguları yaşayan insanlar da benzer şekilde travmatize olabilmektedirler. Savaşlarda yaşananlar insanların ruhsal dengelerini sürdürmelerini olanaksızlaştırmakta, yaşamın devamı için gerekli güvenlik duygularını, kendilerini ve çevrelerini kontrol edebilme gücünü derinden sarsmaktadır. Çocuklar ise her zaman dış dünyada olup bitenlere ve çevrelerinde yaşananlara karşı yetişkinlere oranla çok daha korumasızdırlar ve bu korunma ve güven duygularının varlığını ancak yetişkinler aracılığıyla hissedebilmektedirler. Oysa savaş yetişkinlerin bile tam olarak anlamlandıramadığı, mantıklı bir açıklama getiremediği bir olgudur. Nedensellik ilişkisi açısından çocuklara açıklanabilen diğer olaylar gibi netlik içermediği için anne-babalar da kendilerinin yanıtını bilmedikleri bu insan eliyle oluşturulan vahşeti çocuklarına açıklamakta ve bilgi gücüyle onları koruma yolunu seçmekte güçlükler yaşamaktadırlar. Çocukları etkileyebilecek her türlü sorun karşısında anne-babalara önerilen çocuğu olabildiğince açık ve çocuğun düzeyine uygun şekilde bilgilendirmektir. Oysa savaş yetişkinlerin kafasında da nedeni olmayan bir sonuçtur. Ve bu sonuç karşısında çocuğun temel güven duygusu için gerekli olan “her koşulda seni koruyabiliriz ve her zaman yanında olacağız” güvencesi de sarsılmaktadır. Tıpkı deprem yaşandığında çocuğa “bir daha olmayacak” güvencesinin verilmesi gibi “bu savaştan biz etkilenmeyeceğiz” güvencesi de doğruluğu bilinmeyen ve bu nedenle de uygun olmayan bir açıklamadır. Bu gerçek, anne-babaları çok zorlamakta, çocukların güven duygularını sarsmakta, gelecek kaygıları yaşamalarına neden olabilmektedir. Anne-babalar kadar çocuklar da yoğun bir güvenlik tehdidi altında olduklarının farkındadırlar ve bu tehdit, çaresizlik, öfke, korku, endişe, gerginlik, anne-babayı kaybetme, yalnız kalma korkusu gibi duygular yaşamaktadırlar. Duygusal bu tepkilerin yanı sıra uyku sorunları (uykuya dalmada güçlük, tedirgin uyuma, kabuslar görme, kolay uyanma, erken uyanma veya çok uyuma vb) uyum ve davranış sorunları da yine çocuklarda rastlanılabilen belirtilerdir. Çocuklar bazen -özellikle okul öncesi yaşlarda- olup biten olumsuzluklardan, felaketlerden kendilerini sorumlu hissedebilirler ve bu durum ciddi suçluluk duygularının yaşanmasına neden olabilmektedir. Okul dönemindeki çocuklar savaşı daha gerçekçi algılarlar ve bu da özellikle öfke ve çaresizlik duygularının ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Gerçeğin ne olduğu, savaşın nasıl ve ne zaman sonlanacağı, çatışmanın bundan sonra ne şekilde yaşanacağı ve ülkemizi, ailemizi, yaşantımızı nasıl etkileyeceği bilinmiyor. Bunca bilinmezi çocuklara anlatmaya çalışmak elbette zor. Çocukların bu haberlerden ve kaygılardan haberdar edilmemeleri ve etkilenmemelerini sağlamak daha da zor. Dünyada böyle bir sıkıntı yaşanıyor ve elbette bu durumdan dünya üzerindeki herkes ve her şey etkilenecek. Bu durumda anne-babalara ve eğitimcilere düşen en önemli görev çocuklara tamamen gerçek bilgi vermektir. Bu gerçek elbette bilgimizle sınırlıdır. Böyle bir felaketin önce dünyayı, ardından ülkemizi ardından da ailemizi nasıl etkileyebileceği konusunda çocuğu bilgilendirmek, kendi kaygılarımızı ve önlemlerimizi anlatmak önemlidir. Çocuklar da tıpkı yetişkinler gibi problemlerle baş edebilirler. Çocukları korumak adına yaşananları yok saymak ve hiçbir şey yokmuş gibi davranmak yerine onları dinlemek, duygularını paylaşmalarına fırsat vermek, bu duyguların böyle bir durumda yaşanmasının doğal olduğunu onlara hissettirmek gerekmektedir. Elbette ki şimdilik güvende olduğunun fark ettirilmesi de önemlidir. Her koşulda çocuğunuzun yanında olduğunuzu, olası tüm problemleri birlikte göğüsleyeceğinizi ona anlatmanız çocuğunuzun temel güven duygusu açısından önem taşımaktadır. Biz bir takım kaygılar yaşıyorken hiçbir şey yokmuş gibi davranmak da doğru değildir. Bu durumun bizi de endişelendirdiğini, biraz da zamanla bazı soruların cevabını bulabileceğimizin bilgisini paylaşmak önemlidir. Ayrıca çocuk bu konuda kaygılıysa ve sık sık endişesini dile getirerek her gün savaşla ilgili neler olup bittiğini soruyorsa mutlaka gelişmelerden haberdar edilmesi önemlidir. Elbette bu her zaman felaketlerin haber verilmesi anlamına gelmemelidir. Olumlu gelişmelerin vurgulanması ve durumun iyiye gidiyor olduğunu hissettirecek gerçek bilgilerin verilmesi önemlidir. Ülke ve aile üzerindeki tehdidin azaldığını bilmek çocukları biraz daha rahatlatabilir. Buna rağmen çocuklar savaşın yaşandığı yerlerde sıkıntılar ve acılar yaşayan insanların ve çocukların neler yaşadığı hakkında konuşmak istediklerinde buna izin verilmelidir. Çünkü başkalarının yaşadığı acıyı bilmek ve hissetmek de acı yaratabilir. Bu acı ve acının yarattığı diğer duyguların çocuklarla konuşulması önemlidir.