tuğba gürçağ yarız


Çocuğum Bencil Mi?

Yaşamın ilk üç yılı, çocuk gelişimi ve eğitimi açısından bakıldığı zaman “sihirli” yıllardır. Çocuğun bilişsel, motor, dil ve sosyal gelişiminin yanı sıra kişilik gelişimine ait temeller de bu yıllar içerisinde atılmaktadır. 

İki yaş dönemi çocuğun gelişimi açısından çok renkli geçen bir dönemdir. Bu yaştaki çocuklarda gelişimin birçok basamağında seri ilerlemeler kaydedilmektedir. Çocuklar artık rahatlıkla kendi başlarına yürüyebilmekte hatta koşabilmektedirler. Oyuncaklarını tanıyabilmekte, onları isimlendirebilmekte hatta diğer çocuklar ile aynı ortamda oyun oynama becerisini bile gerçekleştirebilmektedirler. Kendi kaşıkları ile yemeklerini yiyebilmekte, bardaklarını taşıyabilmekte ve sularını içip bardaklarını yerine koyabilmektedirler. Karınları acıktığında veya susadıklarında bu ihtiyaçlarını rahatlıkla ifade edebilmektedirler. Kıyafetlerini çıkarabilmekte, çorabını ve ayakkabısını giyip şapkalarını takabilmektedirler. Önceki yıllarda her türlü ihtiyacını giderebilmek için annesine veya bir yetişkinin desteğine ihtiyaç duyan çocuk, artık birtakım becerileri edinmiştir ve bunları bir yetişkinin desteğine ihtiyaç duymadan kendisinin gerçekleştirebildiğinin farkına varmıştır. İki yaş çocuğu, artık kendisinin farkına varmaktadır, çevredeki diğer bireylerden farklı olduğunu ayırt etmeye başlamıştır.

Bu yaş döneminde gerçekleşen birçok alandaki ilerlemeler, çocukları bağımsızlığa doğru yönlendirmektedir. Her gün yeni bir şeyler öğrenme isteği ile dolu olan iki yaş çocuğu sürekli sorular sormaktadır. Bu soruları sormasının nedeni; onun için yabancı olan dış dünyayı yavaş yavaş tanımaya başlaması ve bilmediği şeylere karşı iç dünyasında geliştirmiş olduğu meraktır. Çocuk sıklıkla sorduğu bu sorular aracılığı ile dış dünyaya ait belirsizlikleri ortadan kaldırarak merakını gidermek ve daha fazla bilgi edinmek istemektedir. Edindiği her bir bilgi ve başarabildiğini gördüğü her bir beceri, çocuğun kendine olan güvenini arttırarak sağlamlaştırmakta ve çocuğu bağımsızlığa doğru yöneltmeye devam etmektedir.

Kendi bağımsızlığını ve becerilerini kanıtlamak isteyen iki yaş çocuğu artık her şeyi ebeveynlerinin desteği olmadan kendi başına yapmak istemekte ve bu konuda yapılacak herhangi bir desteği reddetmektedir. Bu durum daha önceleri çocuklarına her alanda yardım etmiş olan ebeveynleri şaşırtmaktadır. Bu yaş döneminde çocuklar için önemli olan şey “kendi”leridir. Çocukların gerçekleştirdiği her etkinliğin temel amacı kendileridir. Bu dönemdeki çocukların taşıdığı temel özelliklerden bir tanesi de “egosantrizm” yani benmerkezciliktir. Benmerkezcilik, çocuğun kendini dünyanın merkezinde gibi hissetmesidir. Her ihtiyaçları anında karşılığını bulmalıdır, her dedikleri vakit kaybetmeden yerine getirilmelidir, istek ve talepleri kesinlikle reddedilemez, engellenmeye tahammülleri yoktur, başka bir kişinin istekleri olduğundan haberdar değillerdir, diğer bireylerin ihtiyaçlarının farkında değillerdir, her zaman ve her yerde her istediklerini yapabileceklerini düşünmektedirler, her şeyi kontrol etmek istemekte yani bir anlamda evin yeni patronu olduklarını düşünmektedirler. Bu tarz bir tablo ile karşı karşıya kalan anne ve babalar genellikle çok şaşırmaktadırlar. Bu “her şeyden önce ben ve ihtiyaçlarım” mantığı aslında çocuk gelişimi açısından doğal bir gelişim basamağıdır.

Dış dünyada gördüğü her şeye merak duyan iki yaş çocuğunun etrafındaki her uyarana yönelik bir ilgisi vardır. Çocuk bu uyaranları tüm duyu organları ile tanımak istemekte, onları ellemekte, koklamakta, onlar ile oynayarak onlar ile ilgili merakını gidermek istemektedir. Çocuklar etrafta gördükleri her şeyin kendilerine ait olduğunu düşünürler ve her şeyi almak istemektedirler. Her şeyi istediği anda yapabileceğini düşünen çocuk, bu istekleri engellenir veya ertelenirse, herhangi bir talebi karşısında “Hayır!” sözünü duyarsa buna tahammül edememekte, tepkisini ağlayarak, bağırarak, tepinerek, bir şeyleri fırlatarak, etrafındakilere vurarak, tekme atarak göstermektedir. Aslında bu yaş grubunda bu tarz tepkiler sıklıkla görülmektedir. Dünya çocuklar için çok büyük, belirsizlikler ile dolu ve korkutucu bir yerdir. Böyle bir yerdeki çocuk eğer güçlü ve sert tepkiler ile kendini ifade ederse, annesi, babası ve diğer yetişkinler tarafından “güçlü” olarak algılanacağını düşünmekte ve bu yönde bir “sorun çözme ve baş etme yöntemi” geliştirmektedir. Bu güçlü ve sert tepkileri sergileyen çocuk, bu sayede karşılaştığı tüm engellemeleri ortadan kaldırabileceğini düşünür.  

Bu yaş dönemindeki çocuklarda görülen bir diğer özellik; çocukların her şeye sahip olmayı istemeleri ve sahibi oldukları şeyleri diğerleri ile paylaşmamalarıdır. Kendilerine ait bir oyuncak bebeği, askerlerini, arabalarını, topaçlarını kimseye vermezler. O sadece onlarındır, onlara aittir ve o oyuncağı yöneten sadece kendileridir. Kendini her konunun tek hakimi gibi hisseden çocuk, tabii ki bu oyuncağın da patronudur, onun üzerinde bir güce sahiptir. Bu dönemdeki çocukların kendilerine ait hiçbir şeyi paylaşmamalarının temel sebebi; yeterli bilişsel gelişim düzeyine sahip olmayışlarıdır. Bu yaş grubundaki bir çocuk eğer ona ait nesne ortadan kaybolur ise o nesnenin bir daha geri dönmeyeceğini düşünmektedir, paylaşmanın ne demek olduğunu bilmemektedir. Yani eğer çocuk ona ait olan oyuncak arabasını başka birisine verirse artık o oyuncak arabanın onun olmadığını ve bir daha geri gelmeyeceğini düşünmekte ve bu konu onu kaygılandırmaktadır. Bu nedenle çocuk kendisine ait hiçbir şeyi kimse ile paylaşmaz. Böylece hem oyuncağı onda kalmaya, onun olmaya devam etmiş olur, çocuk bir şeylerin sahibi ve tek patronu olma duygusunu yaşamaya devam eder olur, hem de patron olmanın verdiği güçlü olma duygusunu yaşamayı sürdürür.

Bu yaş döneminde karşılaşılan bir diğer özellik ise çocukların, sorulan sorulara genellikle ‘Hayır!’ diyerek yanıt vermeleridir. Tıpkı bazı becerileri kazandıktan sonra destek almayı reddetmeleri gibi, sorulara yanıt vermeyi reddetmeleri de güçlerini çevreye ispat etmeye yönelik bir tepkidir. Karşısındaki bireyin sorusunu yanıtlamayı reddeden veya o kişinin bir talebini karşılamayı kabul etmeyen çocuk kendinin de diğer bireyler arasında güçlü bir şekilde var olduğunu ve diğer bireylerin de onun gücünü hissettiklerini düşünmektedir.

Eğer bu tarz bir sıkıntı yaşıyorsanız unutmayın:

 Unutulmaması gereken en önemli nokta, bu yaş dönemindeki çocukların benmerkezci özelliklere sahip olduklarıdır. Bu dönem geçici bir dönemdir ve çocukların bu özellikleri hep böyle devam etmeyecektir. Bu nedenle anne ve babaların yapmaları gereken en önemli şey; bu özelliğin yaş dönemine ait olduğunu unutmamaktır. Anne ve babalar çocuklarına karşı sabırlı olmalıdırlar. Çocuklar dünya ile daha yeni tanışmaktadır ve aslında nasıl davranmaları gerektiğini bilmemektedirler. Bu nedenle kendilerini korumak için güçlü olmaya ihtiyaçları vardır ve güç duygusunu ancak istedikleri anında gerçekleşirse hissedebilmektedirler.

 Unutulmaması gereken bir diğer önemli nokta, iki yaş çocuğunun henüz paylaşma kavramına ait bir bilgisinin olmadığıdır. Çünkü iki yaş çocuğu henüz verdiği nesnenin geri geleceğini tahmin edebilecek yeterli bilişsel gelişim düzeyine sahip değildir. Oyuncağını verdiği anda onu bir daha hiç göremeyeceğini düşünmektedir. Bu nedenle oyuncağını vermemekte, onunla sadece kendisi oynamaktadır.

 Bu yaş çocuğu için güç kavramı çok önemlidir. Yeni yeni bağımsızlaşmaya başlayan çocuğun temel güven duygusunu kazanabilmesi için bir şeylere sahip olduğunu ve onlar üzerinde bir hakimiyeti olduğunu hissetmesi çok önemlidir.

 Çocuğunuz size bencil gibi görünse de, aslında bunun tek nedeni bu yaşa ait özellikleri taşıyor olmasıdır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, sizin bu tarz durumlarda nasıl tepki verdiğinizdir. Çocuklar bu dönemde henüz disiplin kavramını edinmemişlerdir ve davranışlarının sonuçlarını deneyerek görmekte ve öğrenmektedirler. Neye nasıl tepki verdiğinize çok dikkat ederler ve aynı durum ile tekrar karşılaştıklarında nasıl tepki verecekleri aslında o tarz bir durum ile ilk defa karşılaştıklarında şekillenmektedir.

 Eğer çocuğunuz istediği bir şey gerçekleşmediği zaman ağlıyor, bağırıyor, tepiniyor ise; anne-babalar olarak sakin kalmalı, çocuğun bu sert tepkilerine sert ve inatçı tepkiler vermemeli, onun yerine çocuğunuzun dikkatini başka bir şeye yönelterek bu sıkıntıyı gidermeyi denemelisiniz. Eğer çocuğunuz ile inatlaşır, onu cezalandırırsanız; bu hem ebeveyn-çocuk ilişkisinin bozulmasına hem de çocuğun sizin ile ilişki kurma biçimi olarak bu yolu öğrenmesine ve hep bu yolu uygulamasına neden olabilir. Ayrıca öğrendiği bu davranış kalıbı ileriki yıllara taşınabilir ve çocuğunuzun çevresindeki bireyler ile kuracağı ilişkinin şeklini belirleyebilir. Yani çocuğunuz başka bireyler ile de inatlaşarak, karşılaştığı sorunları çözmeye çalışabilir ve bu, ilişkilerini olumsuz yönde etkileyebilir. 

Anne-Babalara Öneriler:

 İki yaş dönemindeki çocuğunuzun sorduğu sorulara onun anlayacağı basit bir dille yanıt verin.

 Çocuğunuza yavaş yavaş disiplini öğretmeye başlayın. Yani yaş dönemine uygun olarak kural ve sınırları koymaya başlayabilirsiniz. Ev ortamında her isteğine “Evet” yanıtı alan bir çocuk girdiği bir sosyal ortamda “Hayır” yanıtı ile karşılaşırsa ve bu duyduğu ilk “Hayır”ı olursa çocuk şaşırmakta, ne yapacağını bilememekte ve huzursuz olmaktadır. Bu sıkıntılar beraberinde uyum problemlerini getirebilmektedir. Bu nedenle ev ortamında uyması gereken bazı kuralları olması sosyal gelişimi ve kişilik gelişimi açısından olumlu olacaktır.

 Ebeveyn olarak anne-babalar yaşanan sıkıntılar karşısında ne kadar sakin kalabilirler ise, sorunu çözmek o kadar rahat ve kolay olacaktır. 

 Bir çocuğa bir davranışı öğretmenin en uygun yolu o davranışı pekiştirmektir. Eğer çocuğunuz oyuncağını paylaşmıyor, isteyen bir arkadaşına oyuncağını vermiyor ve bu durum sizi üzüyor ise yapmanız gereken şey; bu olumsuz davranışı sertçe cezalandırmak yerine davranışını görmezden gelmek ve   oyuncağını arkadaşı ile paylaşarak olumlu davranışı sergilediği anda onu hemen ödüllendirerek geribildirim vermektir. Çocuğunuz oyuncağını bir başkası ile paylaşınca, bu davranışını anında ödüllendirin. Bu ödül, sözel olarak onu tebrik etmek gibi manevi bir ödül olabileceği gibi yaşına uygun küçük bir maddi ödül de olabilir. Bu ödülü çocuğunuzun sevdiği şeyler içinden belirleyebilirsiniz.

 Çocuğunuz ne kadar sık yaşıtları ile bir araya gelirse, paylaşma becerisini o kadar hızlı bir şeklide edinecektir. Çocuklar birbirlerini gözlemleyerek birbirleri ile etkileşime geçmeye başlarlar. Birlikte geçirdikleri zaman dilimi attıkça birbirlerine alışacaklar böylece paylaşımlarda bulunmaya başlayacaklar ve sosyal gelişimleri olumlu yönde gelişecektir.


 Çocuklar görerek öğrenirler. Dünyaya gözlerini ilk açtıkları anda karşılarında annelerini ve babalarını görürler. Öğrendikleri ilk bilgiler, aile içi yaşantılar ile elde edilmektedir. Bu nedenle çocuklar evlerinde ne yaşanırsa onu görür, kalıp olarak öğrenir ve uygularlar. Yani çocuklar ebeveynlerini model alırlar. Bu nedenle anne ve babanın çocuklarına verdikleri mesajlar çok önemlidir. Anne ve babasını bir şeyleri paylaşırken gören çocuk, aslında paylaşılanların geri geldiğini görünce rahatlayacaktır. Burada önemli olan paylaşım konusunda çocuğa beklediğimiz davranışı gösteren bir model olabilmektir. Bunun yanı sıra çocuğa anne ve babadan giden mesajlar tutarlı olmalı ve birbiriyle çelişmemelidir. Ayrı iki kanaldan aynı mesajı alan çocuğun güven duygusu artacaktır. 

 Çocuklar yaşayarak öğrenirler. Bu nedenle yaşıtları ile vakit geçirebileceği bir oyun grubu ortamı, paylaşma becerisini geliştirici ve pekiştirici bir ortam olabilir.