tuğba gürçağ yarız


"Yaramaz" Çocukla Baş Etme Yolları

"YARAMAZ" ÇOCUKLA BAŞ ETME YOLLARI

Herhangi bir sosyal ortama girip çevremize baktığımız zaman genellikle ilk fark ettiğimiz; fazlasıyla hareketli olan, durmak nedir bilmeyen, annesi ve babasının sözünü dinlemeyen, istediği şeye ulaşmak ve onu elde etmek için türlü yola başvuran çocuklar olmaktadır. Bu çocuklar çevre tarafından “yaramaz” çocuklar olarak isimlendirilir ve etiketlenirler.

“Yaramaz” çocuklar, sosyal ortamlarda kendilerini hemen fark ettirmelerinin yanı sıra, çevre tarafından baş edilmesi zor, laf dinlemeyen, kural tanımayan, yetişkin otoritesini hiçe sayan ve kendi isteklerini her şeyden önde tutan, isteklerini ertelemeyi ve sınırlandırmayı bilmeyen, istekleri yerine getirilmeyince hırçınlaşan çocuklar olarak nitelendirilmektedirler. Genellikle yaşıtları ile aynı ortamda bulundukları zaman; oyun kurallarına uymayan ve kuralları kendi istediği şeklide değiştirmeye çalışan, kurulan oyunları bozan, genellikle hareketli oyunları tercih eden, oyun arkadaşlarına ve oyun malzemelerine zarar verebilen bir görüntü sergileyebilmektedirler. Bu çocuklar ev ortamında genellikle kural tanımayan, konulan kurallara uymayan ve kuralları kendi talep, istek ve ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirmeye çalışan, ortalığı dağıtan, oyuncaklarını her yerde bırakan ve toplamayan, kontrol etmesi zor ve kendini kontrol etmekte zorlanan, sınırlara uymakta sıkıntı yaşayan, kıpır kıpır, “düz duvara tırmanmak” tabirine uyan çocuklar olabilmektedirler. Ebeveynler özellikle eve gelen misafirler karşısında çok zor durumlara düşebilmektedirler çünkü bu çocuklar için ev, kendi ortamlarıdır ve kendi düzenlerini başka bireyler için değiştirmezler. Bu düzensizlik ve karmaşa, ebeveynlerin kendilerini kötü hissetmesine ve hatta bazen utanmalarına neden olabilmektedir. 

Bu Çocuklar Neden Böyle?

Çevrelerindeki bireyler tarafından “yaramaz” olarak nitelendirilen çocuklar, genellikle daha az kontrolle büyütülen ve her istekleri yüksek oranda yerine getirilen çocuklar olmakta, ev içerisinde kuralların ve sınırlamaların olmadığı veya kural ve sınırlamaların olduğu ancak çocuğun istekleri doğrultusunda esnetildiği veya ortadan kaldırıldığı, hatta bazen kural ve sınırların çocuğun talepleri doğrultusunda şekillendirildiği, temel bir disiplin anlayışının hakim olmadığı, anne-baba arası tutarsızlığın görüldüğü, annenin “Evet.” diyerek onay verdiği ve kabul ettiği bir davranışı babanın “Hayır.” diyerek onaylamadığı ve kabul etmediği, bu nedenle çocuğun nerede-nasıl davranması gerektiğini tam olarak öğrenemediği bir ortamda yetiştikleri sıklıkla görülmektedir.Bu çocuklara “yaramaz” ismi genellikle çevre tarafından bir etiket şeklinde yapıştırılmaktadır. Aslında yaramazlık olarak nitelendirilen bu durum, genellikle çocuğun hareketliliği, söz dinlemeyişi, kurallara uymayışı ile açıklanabilmektedir. Üzerine bu etiketin yapıştırıldığı çocuklar genellikle çevrelerinde hep olumsuz geribildirimler almakta, olumlu özellikleri hakkında daha az yorum duyarken sıklıkla hakkında şikayet edilen ve olumsuz yorumlar yapılan bireyler olarak yetişmektedirler. Olumlu özellikleri ile ilgili çevreden ilgi alamadıkları ve olumsuz olarak nitelendirilen “yaramazlık” davranışları ile çevreden sürekli uyarı aldıkları için, yaramazlık yapmak bu çocuklar için zaman geçtikçe ilgi çekme yöntemi haline bile gelebilmektedir. Çocukların “yaramaz” olarak etiketlenmesinin bir diğer nedeni de, anne-babaların sergiledikleri çocuk yetiştirme tutumları olabilmektedir. Çocukların evin merkezi haline getirildikleri, evin prens ve prensesiyken tüm yönetimi ellerine geçirdikleri, ebeveynlerin de bu durum karşısında kabul edici ve hatta destekleyici bir tutum sergileyerek çocuğun her isteğini yerine getirdikleri ortamlar, çocuk gelişimi adına tercih edilen ortamlar değillerdir. Çünkü bu tarz kuralsız ve sınırsız ortamlarda yetişen çocuklar kuralları tanımayan ve kurala uyması gerektiğini bilmeyen, kurala uymazsa karşılığında nasıl bir yaptırım ile karşılaşacağını bilmeyen, sadece kendi koyduğu kuralları tanıyan ve çevrelerindeki herkesin bu kurallara uymasını isteyen, eğer uymazlarsa huysuzlaşan ve keyfi kaçan, bu nedenle sosyal ilişkilerinde problem yaşayan ve hatta ilerleyen dönemlerde çevre tarafından tercih edilmeyen ve kabul görmeyen bireyler olabilmektedirler. Bazı aileler çocuklarının bireyselleşmesi ve özgür yetişmesi adına çocuklarına hiç kural koymaz ve onları tamamen serbest bırakırlar. Ancak çocuk gelişimi için kurallar, mutlaka olmalıdır. Her evin kendi düzenine göre ve çocuğun yaş ve gelişim düzeyine uygun olarak  aile tarafından belirlenen ve sadece çocuğun değil tüm aile bireylerinin uyması gereken kuralların olması, hem aile içi ilişkileri olumlu ve sağlıklı yönde geliştirecek hem de çocuğun sosyal ortamlarda hem bireylerin sınırları olduğunu öğrenmesine ve ortamın kuralları olduğunu öğrenerek uygun davranış kalıplarını sergilemesine temel oluşturacaktır. Kurallı ve belli sınırları olan ortamlarda büyüyen çocuklar, her taleplerinin yerine getirilmeyeceğini, her ihtiyacın uygun bir yer ve zamanda giderileceğini öğrenerek, doyumsuzluk yaşamayacaklardır. Çocuk gelişiminde temel taşlardan bir tanesi de uygun disiplin yaklaşımının sergilenmesidir. Kuralları koyduktan sonra ebeveynler kuralların uygulamaya konulması ve kurala uyumun takibinin sağlanması konularında çok dikkatli davranmalıdırlar. Çocuklar kurallara uydukları zaman, olumlu geribildirimler almalı ve bu sayede kurala uyumları pekiştirilmelidir. Kurallara uyulmadığı durumlarda ise, bu durumun çocuğun yaş ve gelişim düzeyine uygun belli bir yaptırımı olmalı, çocuk bu yaptırımı bilmeli ve çocuk kurala uymadığı takdirde bu bedeli ödeyerek bu kural ve kurala uyum konusunda belli bir farkındalık geliştirmelidir. Bu sayede çocuklar kurala uymanın ve sonucunda yaşadıkları olumlu durumun keyfini fark edecek ve kurala uyma davranışı zaman içerisinde içselleştirilecektir. Kurala uymama sonucu yaşanacak olumsuz durum, çocuğun hoşuna gitmeyecek ve bu olumsuz durumun tekrar yaşanmaması için çocuk olumlu yaklaşıma doğru bir ilerleme sergileyecektir. Burada teşvik edici ve pekiştirici rol ebeveyne düşmektedir. Bunun yanı sıra, kural ve sınırlara uyumun içselleştirilmesinde anne-babanın çocuğa model olması da çok önemlidir. Eğer ebeveynler kurallara uymuyor ve çocuktan uymasını bekliyorlarsa; gelişim süreci içerisinde anne-babasını gözlemleyerek onların davranış kalıplarını kaydeden çocuk, kurala uymayabilir ve uymamasına neden olarak anne-babasının davranışlarını gösterebilir. Bu nedenle ev için konulan kurallara tüm aile bireylerinin uyuyor olması çok önemli bir noktadır. Uygun disiplin yaklaşımlarını sergilerken anne-babaların karşılaşabilecekleri en büyük sıkıntılardan biri de çocuğun bakımını sağlayan kişi ve büyük ebeveynlerin çocuğa yönelik sergiledikleri tutumlardır. Özellikle anneanne-babaanne ve dedelerin torunlarının gelişiminde daha esnek olmaları ve tüm isteklerini ellerinden geldiğince yerine getirme çabaları, çocukların ebeveynlerince oturtulan temel disiplin anlayışını sarsabilmekte ve çocukların her isteklerini büyük ebeveynlerini kullanarak yerine getirmeye çalışmalarına neden olabilmektedir. Bu durum ise hem aile içi ilişkileri olumsuz yönde etkilemekte hem de çocuğun tüm isteklerinin yerine getirilerek doyumsuzluğa doğru yol almasına ve girdiği her yeni ortamda bu davranış kalıbını uygulamaya çalışmasına ve bu kalıbı sergilediği ve istekleri yerine getirilmediği zaman olumsuz ve uygunsuz davranışlar sergilemesine neden olabilmektedir. 

Anne-Babalara Düşen Görevler:

ü  Çocuk eğitimde anne-babalar düşen en önemli görev, çocuklarını tüm yönleriyle çok iyi tanımalarıdır. Gelişimin tüm alanlarına göre çocuklarını takip etmeli ve çocuklarının özellikleri ile ilgili bir farkındalık düzeyi geliştirmelidirler. Çocukların hangi yaşta hangi beceri düzeyinde olması gerektiğini bilmeli ve çocuklarının gelişimine uygun bir beklenti düzeyinde olmalıdırlar.  

ü  Anne ve baba, çocuk yetiştirme konusunda uygun yaklaşımlar hakkında bilgi sahibi olmalı ve bu yaklaşımları sergilerken tutarlı olmalı ve uygun tutumları sergilerken işbirliği içerisinde hareket etmelidir. Çocuk yetiştirme konusunda en önemli noktalardan biri; iki ebeveynin de çocuğun talepleri karşısında aynı yanıtı veriyor olmasıdır. Bu sayede çocuk “Evet” ve “ Hayır”ı öğrenecektir.  

ü  Her evin mutlaka kural ve sınırları olmalıdır. Bu kurallar aile bireyleri tarafından birlikte belirlenmeli ve bu kurallara sadece çocukların değil ebeveynlerin de uyması gerekmektedir. Bu noktada anne-babalar çocuklarına model olarak doğru ve yanlışı öğretebilirler. Kurallar, çocukların gelişim ve yaş düzeylerine uygun olmalıdır. Çocuğun düzeyinin ve yapabileceğinin üzerinde bir performans beklemek, çocuğun başarısızlık yaşamasına ve kendine güveninin olumsuz yönde etkilenmesine neden olacaktır. Bu nedenle uyulması gereken kuralları belirlerken çocuklar ve gelişimleri temel alınmalıdır. 

ü  Kuralların öğretilmesi ve içselleştirilmesi aşamasında, çocuğunuzu kurala her uyduğu ve olumlu davranışı sergilediği zamanlarda ödüllendirin. Ödül olarak sözel pekiştireçleri kullanabilirsiniz. “Aferin sana, süpersin, çok güzel başardın…” gibi sözel ödüller, hem çocukları motive edecek hem de bir görev ve sorumluluğu başarmış olmanın verdiği memnuniyet ile kendilerine olan güvenleri ve benlik algıları olumlu yönde gelişecektir.  

ü  Çocukları “yaramaz” olarak etiketlendirmek, çocuğun kendi ile ilgili algısını olumsuz yönde etkileyeceğinden, bu etiketi çocuğunuza yapıştırmayın. Çocukların sadece olumsuz yönlerini vurgulamak, kendileri ile ilgili olumsuz yargılar geliştirmelerine neden olacaktır. Çocuğunuzun olumlu ve beğendiğiniz, başarılı olduğu yönlerini vurgulamak ve pekiştirmek, kendini iyi hissederek hakkında olumlu yargılar geliştirmesine yardımcı olacaktır. 

ü  Çocuğunuzun sıklıkla sosyal ortamlarda bulunabilmesi için fırsat yaratın. Çocuğunuzun yaş grubuna uygun ortamlarda bulunması, kabul göremeyen ve uygun olmayan davranışlarını fark etmesine ve zamanla bu davranışların ortadan kalkarak sönmesine fırsat olacaktır. Örneğin okul öncesi dönemde oyun grupları, kreşler ve yuvalar, okul çağı çocuklarında çeşitli sportif ve sosyal faaliyetler ve doğum günü partileri, çocukların sosyal yönlerinin zenginleşmesi adına çok faydalıdır. 

ü  Eğer çocuğunuz ile baş etmek sizin için mümkün olmayan bir hal aldıysa, asla söz dinlemiyor ve uyum sağlamakta zorlanıyor ise; altta yatan farklı psiko-pedagojik nedenler olabilir. Burada yapılması gereken, bir uzmandan desteğine başvurmaktır.